Ay’ın Şahitliği, Venüs ile Mars’ın Armonisi…

Ayın Şahitliği Venüs ile Marsın Armonisi
Sandro Botticelli, Mars and Venus, ca.1483, London, National Gallery.

“İnsanlar tek aradığımızın hayatın anlamı olduğunu söylüyor.
Ben gerçekten aradığımızın bu olduğunu düşünmüyorum.
Bence aradığımız şey, hayatta olma deneyimi.
Böylece tamamen fiziksel düzlemdeki hayat deneyimlerimiz,
kendi en iç varlığımızda ve gerçekliğimizde de anlam bulacak ki
hayatta olmanın coşkusunu gerçekten hissedelim.”

Joseph Campbell

Bu yazıda elbette hayatın anlamını yahut ne aradığımızı anlatacak değilim. O yetiye zaten sahip değilim. Mitlerin ve mitolojinin doğru okunduğunda bugünümüze ışık tutan, aslında hiç de hikâye olmadıklarının altını çizen; bir anlamda tarihin tekerrürden ibaret oluşunu ve yönümüzü bulmamızda mitlerin işlevselliğini –elbette bu kelimelerle değil, fakat meali bu olan cümlelerle- bize aktaran Joseph Campbell ile giriş yapmak istedim. Yol haritası olma özelliğine inandığım astrolojiyle de az biraz birleştirerek, iki önemli tanrıdan bahsetmeye çalışacağım bir yazı yazma girişiminden başka hiçbir şey olmayacak aşağıda okuyacağınız metin.

5 Ekim 2017 yani bu gece hatta şu an, Roma mitolojisinde ve astrolojide de kabul edilen isimleri ile Venüs ve Mars tanrı/gezegenlerinin gökyüzünde buluştuğu gece. Klasik (Yunan) mitolojisinde Afrodit ve Ares’in bir araya geldiği gün ve gece…  Bugün aynı zamanda Koç Burcunda bir dolunay gerçekleşiyor ve bilindiği üzere de Koç Burcunun yöneticisi de Ares; nam-ı diğer Mars.

Roma mitolojisine göre cuma günü -Fransızcada vendredi/İtalyancada venerdi- Venüs’e atfedilir. Salı günü ise –mardi/martedi- Mars’ın günü olarak kabul edilir. İki yılda bir gerçekleşen bu kozmik buluşma, jeudi; yani Jupiter’e (Latince: Jovis dies ya da lovis dies) atfedilen gün olan Perşembe’ye denk geliyor bu sene.

Afrodit güzelliğin, tutku ve aşkın tanrıçası olarak kabul edilir. Ares ise savaşın, hırsın, kör ve deli cesaretin, fiziksel gücün, inatçı bir o kadar kararlı kişiliğin temsil ettiği tanrıdır.

Ayın Şahitliği Venüs ile Marsın ArmonisiAres’i İliada’dan, bizzat Zeus’un kendi cümleleri ile aktaracak olursak: “Senin dışında hiçbir tanrı ile seninle olduğu kadar savaşmıyorum ben. Çünkü hep çatışma, acı ve savaş istiyorsun. Annenin boyun eğmeyen, dayanılmaz inadına sahipsin.”

Bilindiği gibi Ares, Zeus ve Hera’nın oğludur. Böylece Ares’in neden hiçbir Yunan şehri tarafından koruyucu kabul edilmediğini yine hiçbir Yunan şehrinin kendisine hediyeli özel adaklar, törenler düzenlemediğini babasının sözlerinden de rahatlıkla anlayabiliriz. Fakat korku, saygıyı doğurur mu, doğurmuş mudur o kısım tartışılır.

Yine Homeros’a göre kendisine inananların yurdu Trakya’dır. Nitekim evinin de orada olduğu varsayılır. Bir anlamda özelliklerini kütüğünden alır diyebiliriz. Çünkü antik Yunan’a göre aceleci ve hırslı insanların yurdudur Trakya. Aynı zamanda kış fırtınalarının doğduğu yer olduğuna inanılır. Ve Ares de savaş alanlarının şimşek hızındaki fırtına-sever çocuğu değil midir zaten!

Roma inanışında Ares, Mars olarak bilinir. Ares’in Roma topraklarında sadece isminin değiştiği tam anlamıyla doğruyu yansıtmamaktadır. Çünkü Mars aslında erken Roma döneminde var olan bir tanrıdır. Toprağı, kadınları ve kız çocuklarını koruyan; baharla hayat veren; bereket ve toprağı temsil eden Sabine geleneğinin bir tanrısı Mars Gradivus’un, Yunan Ares’e uyarlanmış halidir. Buradan bakacak olursak savaşçı Ares’in; Roma geleneğinde -sonradan unutmuş olsa da- içinde sevgi, güzellik ve sanatı barındırdığını rahatlıkla ifade edebiliriz bence.

Ayın Şahitliği Venüs ile Marsın Armonisi
Sandro Botticelli, The Birth of Venus, 1482-1485, Uffizi Gallery Museum, Florence, Italy

Yukarıda tek cümle ile anlattığım ve genelde herkesin bu tek cümleye sığabilecek kadar özelliği olduğunu sanmasa da yeterli görüp geçiştirdiği Afrodit’in, Ares’ten çok daha yönlü bir kişiliği vardır mitolojide. İki inanış vardır. Biri Zeus ve Dione’nin kızı olduğu yönünde olsa da günümüzde de en kabul göreni şöyledir: Uranos’un üreme ve cinsel organlarının kesildikten sonra kanlar içinde denize atılmaları sonrası, ak bir köpük tarafından (Αφρος/afros) sarılır. Öyle ki bu köpük organların bir kadın formuna dönüşmesini sağlar. Kıbrıs adasına varır ve orada bir inanışa göre istiridye kabuğunun içine sürüklenir. Doğumu da oradan gerçekleşir.

Ayın Şahitliği Venüs ile Marsın Armonisi
Venus de Milo, 2nd century B.C. Louvre Museum, Paris, France

Konumuzla alakası yokmuş gibi görünse de Afrodit’in yaşam döngüsünü, yinelenme ve yenilenmeyi temsil ettiğinin en kuvvetli kanıtı olarak Adonis ile olan hikâyesine de kısaca değinmek isterim;

Adonis (Άδωνης) bir ölümlüdür. Afrodit’in bebekken ilgisini çeker ve onu saklaması için Persefone’den yardım ister. İlerleyen zamanlarda çocuk büyüdükçe Persefone onu geri vermek istemez. Onu aşağı dünyada -Hades’in evi malüm- tutmaya devam edeceğini söyler. Araya giren Zeus bir çözüm üretir ve yılı böler. Yılın bir bölümünde Adonis, Persefone’nin yanında kalacaktır; diğer bölümünde ise Afrodit’in; yılın geri kalan son bölümünde ise nerede ve kiminle kalacağına kendi karar verecektir.

Adonis Afrodit’i seçer. Bu kalışta yaban domuzu tarafından acı bir şekilde öldürülür. Çok fazla kan akar. O kadar ki kırmızı güllerin ilk defa yeşerdiği yer olarak kabul edilir cansız bedeninin yattığı toprak. Teselli edilemeyen Afrodit’in gözyaşları ise anemon adı verilen yeni bir çiçeğin doğumuna vesile olur. Böylece Persefone ile yeni bir anlaşma sağlanır. Yılın altı ayında aşağı diyarda, geri kalan altı ayında da yukarı dünyada Afrodit ile kalacaktır.

Adonis böylece doğanın yeşermesinin aynı zamanda solmasının sembolü olurken, Afrodit de o andan itibaren yaşamın, hayatla-ölüm döngüsünün manen sembolü haline gelir. Bir şeyin doğması için başka bir şeyin yahut burada gördüğümüz gibi aynı şeyin; ölmesi ve yeniden-dönüşerek doğması gerekir.

Ayın Şahitliği Venüs ile Marsın Armonisi
Costantino Cedini, Venus and Mars Surprised in Net, 18th century. Padua, Palazzo Emo Capodilista.

Venüs, Güneş ve Ay’dan sonra -görünebildiği zamanlarda- gökteki en parlak yıldızdır. O yüzden günün ve gecenin yıldızı bir diğer isimle çoban yıldızı olarak da bilinir. Hem gün hem geceyi temsil etme özelliği ile; yaşam döngüsünün, sanatın, güzelliğin, aşkın, tutkunun ve dönüştürerek var etmenin tanrısıdır. Afrodit’in sembolleri nar, güvercin, kuğu, tavşan ve şahmendandır ve elbette hepsi aşk, var etme ve üreme ile bağdaştırılır.

Afrodit ile Ares’in bir araya gelmesi bu tarihlerden sonraya denk gelir sevgili okur. Bir araya gelmeleri kozmik döngüde dengeyi oluşturur ve eşitlenerek birbirlerini tamamlarlar.

Çocuklarından Harmonia (Αρμονια/armoni) ve Eros (Ερωτας/aşk) Afrodit’in yanında kalırken; diğer çocukları, Phobos (φόβος/korku) ve Deimos (Δεϊμος/dehşet), Ares’in savaş arabasında kendisine her daim eşlik ederler.

Gezegenlere baktığımızda nedir peki durum? Mars gezegeninin hemen yanında 1877’de iki uydusu keşfedilir ve bu iki uyduya elbette oğullarının adı verilir; Phobos ve Deimos. Venüs’ün uydusu yoktur. Ancak çok kalın ve yoğun bir atmosfere sahiptir. Bu yoğunluk bir nevi sera görevi görür ve ısıyı içerde tutmasına yol açar.

Bugün önce Koç Burcunda son fazını tamamlayacak olan Ay’a bakalım. Sonra görünür olmasını dileyerek Venüs’e. Mars’ın, Venüs’ün hemen yanında seyir halinde olduğunu ve bu kozmik buluşmanın iki yılda bir gerçekleştiğini unutmayalım. Dünya’nın kendi devamlılığı için; dik duruşun, cesaretin, azmin, gücün, inanmışlığın ve adanmışlığın yanında; aşka, güzelliğe, umuda ve şu aralar galiba en çok da uyuma yani Harmonia’ya ihtiyacı olduğunu hatırlayalım.

Yorum yap

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen adınızı buraya girin