Ayna Yansıdı!

Yaren Karabacak

Ayna Yansıdı

“Bütün iyi kitapların sonunda
bütün gündüzlerin,
bütün gecelerin sonunda
meltemi senden esen
soluğu sende olan,
yeni bir başlangıç vardır…”*

Hikâyenin anlatıcısı d-503tür.  Günümüzden yüzyıllar sonra birey artık o kadar toplumla özdeşleşmiştir ki benliğini unutma raddesine gelmiştir. Fikir beyanı yoktur. İsimler yerine sayılar ve kodlar kullanılır ki bu da rasyonel sistemde ve kesin matematik kurallarıyla yaşayan toplum için devletin belirlediği bir kuraldır. Kurallar keskindir, insanlar her zaman izlenir. Cam duvarlı evlerde yaşarlar. İyilikçi denilen gardiyanlar vardır. Kontroller bunlardan sorulur. Bana göre sistem sürekli kendini koruma, insanları aynı şekle sokma politikası izler. Bireyin kendi kararını vermesine izin vermez. Bu sistemdeki başarı ise bireylerin çoğunda bu sistemin içselleştirilmiş olmasıdır.

Şüphecilik, sorgulama gibi kavramlardan söz edilemez. Tek devleti yüceltirler, çağdaşlarımızı -bizi- ilkel ataları olarak görürler. Yazdığım “biz” kavramı ile zamyetin’in kullandığı “biz” kavramı birbirinden farklıdır. Örneğin isimlerimiz bile kendimiz hakkında bilgi verir ve kişiselleşmenin başlangıcıdır. Zamyetinin Bizi “2.biz” olsun. “2.biz”de isimler yoktur. Birbirleriyle eş özellikler gösteren ürünleri ayırmak için kullanılan barkot sistemidir. Sosyal hayatta ise cinsellik olarak 1.biz ve 2.biz ayrıdır yine. 2.bizde cam duvarlı evinde pembe bilet yolladığın kişiyle ki bu bilet sana bu hakkı tanır ve perdelerini indirmene izin verir, birlikte olabilirsin. Ve evet sevişeceğin kişi için de devletin sana izin vermesi gerekmektedir. Aile kavramı yoktur çünkü aile örgütlenmenin başıdır çünkü aile kavramı ortada ise somut olarak eşit uzaklıkta olduğun iki kişi ile soyut olarak aynı uzaklıkta olmazsın. Diğer kişi bana yakındır ve eşit uzaklıktadır. Bu da benlik yaratma aşamalarındandır.

Yazılan her şiir hissedilmiştir aynı zamanda. Yüzyıllar sonra da ortaya çıkabilir fikirler, anında da. Şair olmak için hissetmek gerekmez mi? Öyle bilirdim hep. Açtım kitabı okudum sonra, gördüm işlemin basamakları gibi olan dizeleri, kıtaları. Hep derler doğanın güzelliği matematikten gelir diye. Diyen var mıdır matematik doğadan gelir?

Ayna YansıdıKitapta karakterimizin bir arkadaşı şairdir. Bu şair, şiirler yazmaktadır ancak hissetmez. Asıl sorun şudur: Bir yapay zekânın ve şairin eline bir konu verelim. Şairden bizim içimizi ısıtacak, donduracak, tebessümümüzü sağlayacak kelimeler bekleriz insan olduğu için ama gelecek zamanda bunu ne biz bekleriz –bizim için artık dert değildir bu- ne de şair, makineden daha duygulu yazabilir. Şiirin tüketicileri, duygularını unutmuşlardır. Eğer bir denklem yazmak istesem. Sonuç şu olur: Ben bir insanım. Eski tüketiciler de insan, şair de bir insan. Dolayısıyla şairde de bir beklenti yoktur kendisi için.

Tek devlet, biraz diktatörlüğe doğru götürüyor bizi diyebilirim. Her yıl seçim yapılmasına karşın oy sayısını birey sayısı alamayız çünkü birey yoktur, toplum birdir ve oy sayımız birdir. Günümüzde bizi mantıklı olmaktan alıkoyan eylemler vardır ki en çok kullanılanlar alkol kullanmak ve âşık olmaktır. İkisiyle de düzeni sarsabilirsiniz.

Zamyetin’in dünyasında tek devlet yasaklamıştır. Sabah 9 akşam 5 denilen mesai kavramı şu an kullanılmaktadır ve bunun için insanları yaratıcılıktan soyutlayan şey olarak söz edilmektedir. Özgürlük için de aynı şekilde. “2.biz”de de bu şekildedir ki ek olarak uyanış saatimiz de yatış saatimiz de bellidir. Bunu bir fabrikanın günlük planına benzetebiliriz. Şu saatler arası şu yapılır demek gibidir. Toplum dengesini bozan her şey yasaktır. Bireyleri birbirinden ayıran her şey yasaktır. Tek devlet bizden bunu isteyip de seçim şansı sunmamıştır.

Alışveriş merkezlerine gittiğinizde oyunlu aynalar vardır ki kurguyu yansıma alırsak görüntü çağımızdır. Özgürlüğün olduğu yerde olasılık vardır. Eğer kesin bir sonuç istersek ki mutlak istersek çok daha vahimdir, özgürlük olmamalıdır ki olasılıklar ortaya çıkmasın. Olasılıklardan birinin yasaya karşı çıkmak yani suç olduğunu farz edersek ben suç işleyebilirim. Olasılıklar kalkarsa bu da çözüm kümemizden silinir. Özgürlüğümüz olmazsa suç da olmaz demiştir tek devlet de bize.

Şu an bir makineye yazıyorum. Ancak d-503 makine olarak makinede işlem yapar ve hata yapması imkânsızdır. İşte bu imkânsızlık, gelecekteki amaçtır. İnsani duygular denilen hisler işin içine karışırsa her şey imkânlı olur. Yani bir makine bir insana dönüşebilir. Kitapta okurken ‘hayal edebildiğimiz’ isyan ise bir imkândır. Aslında denilmek istenilen şudur:

’İnsanda düş gücünü yok edecek bir yol bulmadıkça kazanamazsınız.’

Son olarak eklemek istediğim bir şey daha var. Nesiller önce icat edilen ve günümüzde geliştirilen ve gelişmesinin duracağını düşünmediğim ‘makine’ cinini ovalayarak çıkardık şişeden. Bir daha geri gireceğini sanmam insanlık şişeye girmeden. I-330 karakteri belki de kurtuluşumuzu temsil ediyordu ki ben okuduğum süreç boyunca d-503ün bu karakter olabileceğine inanmadım. Çünkü ilk başta bu bir kadındı. Burada demek istediğim şey kimse birey için savaşmayacak birey kendi için savaşmazsa, lafıdır. Kuralları çiğniyordu; alkol kullanıyor ve sigara içiyordu. Belki çoğu insanın bildiğinden daha çok gerçek bilgi biliyordu. Duvarın dışında hayatın olduğunu biliyordu mesela. Kesin olarak konulan kuralları sorguluyordu. D-503 ile arasında geçen devrim diyaloğu. D503 kuraldan dolayı sayıların sonsuz olduğunu bilir ancak son devrimi iki yüz savaşanlarından sonra yapılan olarak kabul eder. Ancak ı-330 devrimler sonsuzdur, der.

‘Devrim her yerde, her şeydedir. Sınırsızdır. En son devrim, en son sayı yoktur. Toplumsal devrim sınırsız sayıdaki sayılardan yalnızca biridir; devrim yasası toplumsal bir yasa değil,çok daha büyük bir yasadır. Kozmik, evrensel bir yasadır – tıpkı enerjinin sakınımı ve enerjinin dağılıp kaybolması ( entropi ) yasaları gibi…’**

Esas yargı belki de bunun değerlendirmesini yazmamaktı. Nasıl şiirleri yorumlayınca veya düz yazıya çevirince bize tam yansıtmazsa kendisini bu yazıda da öyle olacak belki. Ama güzelliği burada zaten; farklı, öznel ve hataların bulunmasında. Kapanışta da şunu söylemek isterim. “1.biz” ile “2.biz” aslında aynıdır sadece içinde bulundukları faktörler farklıdır. Gerçekte ise “biz“ olmalı mıdır?

Gandi’nin dediği “Gelecek, bugün ne yaptığınıza göre şekillenir.” sözü ne kadar da doğru! Dünyamızdaki en güçsüz yaratık olan insanın eline verilmiş karbondur fikirler. Ya elmas yapar ya da koyu bir taş parçası olarak bırakır, işlemez.

Bugün, dün ve yarın kavramları birbirinden ayrı düşünülemez. Belki de dün olmasaydı savaşlar, entrikalar bugün olmayacaktı hüzünler, ayrılıklar. Buradan şu sonuca varılır: Atalarımın neler yaptığını değiştiremem, torunlarımın yapacaklarını değiştirebilirim. Wes Izzard ’dan olan bu aforizma kitabın içeriğine yürüyen hatta adımları bir hayli büyük olan bir insanlık için söylenmiş. Toplumun bir kesimi, hepsi için karar verirse adımlar sıklaşacaktır. Buna emin olabiliriz.

“Dünyadan memleketinden insandan
umudun kesik değil diye
ipe çekilmeyip de
atılırsan içeriye
yatarsan on yıl on beş yıl
daha da yatacağından başka
sallansaydım ipin ucunda
bir bayrak gibi keşke
demeyeceksin
yaşamakta ayak direyeceksin.

Belki bahtiyarlık değildir artık
boynunun borcudur fakat
düşmana inat
bir gün fazla yaşamak.”***

Nazım yazarken bu sözleri, tahmin edemezdi ki Adamın karşısında acı çeken kadın için hiçbir şey hissetmeyeceğini.

Kıpkırmızı parıldıyor yeni gün
Gösteriyor tüm yasakları
Buz mavisi kurallara karşı
Kızıl saçları belinde.


Yazan: Yaren Karabacak (Lise 11. sınıf, 16 yaş)

*Edip Cansever, Umuş
** Yevgeni Zamyatin,  Edebiyat, Devrim, Entropi ve Başka Meseleler
***Nazım Hikmet Ran, Hapiste Yatacak Olana Bazı Öğütler

Yorum yap

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen adınızı buraya girin