Çocuk edebiyatında hayvanlara yaklaşım ve Epiktetos örneği

Çocuk edebiyatında hayvanlara yaklaşım

Çocuk edebiyatı denilince akla ilk gelen türler masallar, fabllar ve kısa öykülerdir. Bunların ortak yanları didaktik olmalarıdır elbette; çocuğa bir şeyler öğreterek eğitmek, hayata hazırlamak, iyiden yana yol almalarını sağlamak gibi niyetlerle yazılan çocuk eserlerinde en çok kullanılan karakterler (çocuklardan sonra) hayvanlardır desek yanlış olmaz. Bunun temelinde çocuğu doğa ile tanıştırmak ve doğa ile ortaklık kurmasını sağlamak yatar. Hayvanların çocuk öykülerinde yer alması ve bazı insansı özellikler yüklenmesi, çocukların doğayla ortak bir duygudaşlık kurabilmesinin araçlarıdır. Ancak bunu yaparken düşülen hatalar (hiç dikkat edilmese de) çok büyük boyutlarda zarar verir çocuk algısına. Bu hatalardan biri de metnin altında türcülüğe yol açan söylemlerdir.

Öncelikle edebî türler konusuna değinmek gerekiyor: Sanıldığının aksine masallar ve fabllar aslında çocuk edebiyatı ürünleri değildir ve belki de olmamalıdır. Masalların çıkış noktasındaki amaç çocuklar değil, yetişkinlerin birbirine imgesel bir şekilde hikâyeler anlatmalarıdır. Zamanla sadece çocukları hedefleyen masallar da söylenmiştir elbette ancak bu, masalın çocuk amaçlı bir tür olduğunu göstermez. Fabllarda ise durum çok farklıdır. Hayvan hikâyelerinin anlatıldığı ve bir ders çıkarılmasını amaçlayan fabl metinleri, özellikle 12 yaş altı çocuklar için uygun değildir çünkü fablın ne anlattığını kavrayabilmek, gelişimsel olarak soyut işlemler dönemini geçmiş olmayı gerektirir. Çocuklara anlatılan fabllarda, çocuk soyut düşünme yetisini kullanamayacak ve hayvanlara karşı nasıl anlatıldıysa öyle bir yargı geliştirecektir. Oysa hem masallar hem de fabllar çocuklara uygun metinler olarak düşünülüp onlara okunur ve onlar için basılır. Hayvanlar arasında yapılan ayrım ise, özellikle fabllarda ciddi boyutlardadır.

Fabllar, bilindiği gibi Kelile ve Dimne gibi Doğu kaynaklı ve Ezop gibi Batı kaynaklı metinlerden doğmuştur. Ezop’un metinlerinden etkilenen La Fontaine ise, fabl deyince herkesin aklına gelen ilk isimdir. La Fontaine’i Türkçeye çeviren Şinasi’nin de kendisinin kaleme aldığı fabl örnekleri vardır. Fabl metinlerinde genellikle iki zıt durum karşı karşıya getirilerek bir ders çıkartılması amaçlanmış ve didaktik yönüne önem verilmiştir. İyi-kötü, zararlı-faydalı, güzel-çirkin gibi zıtlıklar hayvanlar üzerinden örülür ve her zaman (normlaşmış algılara göre) iyi, güzel, yararlı olan kazanır. Bu durumda zıt taraftaki hayvanlardan birisi mecburen kötü/olumsuz/istenmeyen yönde yer alacaktır. Olumsuz özelliklerin yüklendiği hayvan da doğaya ters olarak, algılarda o şekilde yerleşecektir. Tilki kurnaz, yılan sinsi, kurbağa çirkin, cırcır böceği tembel olarak zihinlere kazınır. Soyut düşünme ve algılama yeteneği gelişmiş 12 yaş üstü insanlar, burada yapılan imgelemeyi kavrayabilecekken çocuklar o hayvanları o şekilde zihnine kodlayacaktır. Ki bu da bizce doğaya aykırı bir durum olup türcülüğe yol açacaktır. Türcülüğe yol açmayacak olsa bile çocuğun hayvanlara karşı bir önyargı beslemesine sebep olacak, hayvanlardan korkutacak veya mesafeli tutacaktır.

yalvaç uralBu noktada dile getirilmesi gereken önemli bir eser var: Yalvaç Ural’ın kaleme aldığı “La Fonten Orman Mahkemesinde” kitabı. Ural bu eserinde La Fontaine’i eleştirmiş, edebî yönünün olmadığını belirtmiş ve çocuklara okutulmaması gerektiğini savunmuştur. Bunu yapmak için de en etkili yolu bularak, La Fontaine fabllarındaki hayvanların kurduğu bir mahkemeyi mekân olarak seçmiştir. “Yüzyıllardır daha çok eğitimsel işlevi göz önünde tutularak okutulup saygı gören fabllar, içerik çözümlemesi yoluyla mercek altına alınmaya muhtaçtır. Yalvaç Ural, bu boyutu göz önüne alarak okurları La Fontaine üzerinde düşünmeye çağıran La Fonten Orman Mahkemesinde adlı eserini kaleme getirir. ‘La Fontaine fabllarının anti pedagojik yanını gündeme getiren kitap[ta]’ Ural, La Fontaine’i imza attığı fabllarda kendilerine küçültücü sıfatlar yakıştırdığı hayvanlara sorguya çektirip yargılatır. ‘Onlara yüklenen bu sıfatlardan rahatsızlık duyan hayvanlar adeta ‘Gel bakalım buraya ve hesap ver bizlere’ de[rler]’ (RK, 25.01.2008). Yargılama sonucunda La Fontaine’in suçlu olduğu yönünde bir karar çıkar. Mahkeme, La Fontaine’e ceza olarak ‘İnsanat Bahçesi’ne konup hayvanlara parayla gösterilmesini uygun görür. Ancak daha önceden Hayvanat Bahçesi’nde yaşamış olan hayvanlar, merhamete gelerek mahkeme başkanından bağışlama dilemek suretiyle La Fontaine’in serbest kalmasını sağlarlar.”* Hayvanların La Fontaine’e tepkileri yerindedir, doğaları gereği kendilerinin olmayan olumsuz özelliklerin onlara yüklenip haksızlık edilmesi sonucu mahkeme kurmaları bize çok şey anlatıyor aslında.

Epiktetos ve Özgürlük

Epiktetos ve Özgürlük

Masal ve fabl dışında kalan çocuk edebiyatı örneklerinde de durum çok farklılık göstermiyor. Hayvanların -genellikle- insanlardan daha aşağıda bir konumdaymışçasına aktarılması gerek Türkiye edebiyatında gerekse Batı edebiyatı örneklerinde kendini gösteriyor. İnsanın doğa karşısındaki tahakküm arzusu, sahip olma isteği çocuk kitaplarında da kendini gösteriyor. Doğaya karşı takınılan bu tavır, çocuk gelişimi üzerinde de olumsuz etkilere sebep oluyor kuşkusuz. Bu duruma örnek olarak ele aldığımız kitap, Metis Yayınları’nın Küçük Filozoflar serisinden çıkan Epiktetos’un Başkaldırısı kitabı oldu. Metis Yayınları’nın hazırladığı bu seri, çocuklara felsefeyi öğretme açısından takdire değer kuşkusuz, fakat yukarıda bahsettiğimiz olumsuz özellikleri barındırması bakımından çocuğun doğaya yaklaşımını ve söylemine yerleşecek kalıpları olumsuz etkileyen örneklere rastlamak üzücü. Epiktetos’un Başkaldırısı, filozof Epiktetos’un özgürlük üzerine fikirlerini yansıtan ve Julius isimli bir köleyi özgür bir birey yapma sürecini aktaran bir kitap. Kitapta hayvanları olumsuz söylemlerle, hakaret amaçlı kurulmuş cümlelerle yansıtan yerler epey çok. Örneğin, köle Julius’u anlatırken ismini nereden aldığı konusunda benzetme kuruluyor ve “eğlence olsun diye köpeklere insan adı verilir ya” sözü karşımıza çıkıyor. Bu benzetmeyle, insan olan Julius’un konumunun ne kadar aşağıda olduğu bir köpekle ilişkilendiriliyor, doğrudan ilişkiyle köpek aşağıda konumlanmış oluyor. Köpek kelimesinin hakaret olarak kullanıldığı başka yerlere de rastlıyoruz: “topal köpek”, “bu köpeği neden azat etti[n]” gibi, aşağılama amacı güden repliklerde köpek benzetmesi sık karşımıza çıkıyor. Aynı şekilde eşek benzetmesi de bir diğer aşağılama, hakaret aracı görevi görüyor: “Beni eşekle bir mi tutuyorsun?”, Titus eşeği” gibi. Söylem boyutundan başka, türcülük bağlamında tematik olarak da dikkate değer noktalar var. Titus’un güzel görünümlü, parlak tüylü kuşları süs olarak kullanıp kafeste sergilemesi, sofrasında hep hayvansal ürünlerin bulunmasının zenginlik göstergesi olarak yansıtılması, gladyatörlerle aslanların arenada kapıştırılarak aslanın eğlence aracı olarak kullanılması gibi. Bu detaylar çocukların algısında hayvanlara yaklaşımını mutlaka etkileyecek ve söylemsel düzeyde çocuğun diline yerleşecektir. Yetişkinlerin de gündelik hayatta sürekli kullandığı bu olumsuz söylemler kitaplarda yer almamalı ve türcülük hatasını pekiştirmemelidir. Bahsedilen kitapta dikkatten kaçmayan bir nokta da çizimler. Kölelerin (ve gücün kölesi olanların) hep hayvan olarak resmedilmesi, buna karşın özgür Epiktetos’un insan olarak verilmesi (Julius da özgürleştikçe insana dönüşmeye başlayacaktır) hayvanların kölelerle bir tutulmasına paralel bir algıyı yansıtıyor. Sahibin köleye üstünlüğü, insanın hayvana üstünlüğü ile denk duruma geliyor.

Sonuç

Çocuk edebiyatında en çok kullanılan figürlerin hayvan figürleri olmasına karşın, hayvanlara karşı gösterilen tutumun/üslubun incelemeye alınmaması veya türcülük olgusuna dikkat edilmemesi şaşırtıcı bir durumdur. Hem yazarların hem de ebeveynlerin dikkat etmesi gereken bu durum, çocukların algısının gelişiminde etkilidir. Hayvanı insandan daha aşağıda bir canlı olarak aktarmak veya hayvanlar arasında ayrım yapmak (tavşanların sevimli, ayıların korkunç olması gibi) doğaya yapılmış bir hakaret niteliğindedir. Çocuklar hayvanları kendi denkleri olarak görmeleri ve saygı unsurunu geliştirmeleri, iyi birer insan olabilmeleri için önemlidir. Özellikle fabllarda düşülen hatalara modern çocuk kitaplarında da düşülmesi durumun ciddiyetinin boyutunu gösteriyor.

*Beytullah Karagöz, Fablların Eğitsel Karakteristiği Üzerine: La Fonten Orman Mahkemesinden La Fontaine’e Bakmak, II. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu Bildirileri içinde.

Yorum yap

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen adınızı buraya girin