Bilimkurguda kadın karakterlerin izini sürmek, umulandan daha kısa bir yolculuk gerektirir. Çünkü erken dönem bilimkurgu yazarlarının zihnindeki kadın imgesiyle kadın karakterin varlığı aynı şey değildir. Belli kalıp yargılar içine sıkıştırılarak türetilmiş kadın imgesi, bilimkurguda kadın karakterleri çarpık bir biçimde ikame etmiştir. Hikâyenin kurucu unsuru olarak kadın karakterlerin varlığını gözleyebilmek için bilimkurgunun zaman çizelgesinde hayli ileriye gitmek gerekir. Çağdaş bilimkurgunun toplumsal cinsiyet bağlamında geldiği noktayı tarif etmek içinse son dönemin popüler bilimkurgu serisi “Enginlik” (The Expanse), kayda değer bir örnektir.
Roman Kahramanları Dergisinin 31. Sayısında Güliz Akçasoy Bircan tarafından etraflıca ele alındığı üzere bilimkurguda kadın karakteri, kadın imgesinden çok sonra zuhur etmiştir. Doğuşu ve gelişmesi itibariyle çoğunlukla erkek okuyucunun beğenisi ve kalıp yargıları üzerinden şekillenmiş bulunan bilimkurgu, kadın imgesini de elbette bu beğeni ve kalıplar üzerinden kurmuştu.
Erkek karakterleri belli amaçlarla destekleyecek şekilde kurulan bu imgeler, metnin bağlamı içinde kadını araçsallaştıran bir kodlamaya dönüştü. Bu yapı içinde kurgulanan roller, kadını bilim adamına çay servis etmek, bilimsel konuların okuyucuya basit bir dille aktarımını yapmak, baştan çıkarıcılık ve kahraman tarafından kurtarılmayı beklemek gibi fonksiyonlara indirgemekteydi.
Gelgelelim yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu kalıplar giderek kırılır ve bilimkurguda ete kemiğe bürünmüş kadın karakterler görmeye başlarız.
Toplumsal cinsiyet açısından nasıl konumlandıkları tartışmalı olmakla beraber bu açılım, bilimkurguda kadın temsili bağlamında belli bir ilerlemeyi işaret eder.
Buna dair ilk akla gelecek örneklerden biri Isaac Asimov’un robot öykülerinin unutulmaz karakteri Dr. Susan Calvin’dir. Bir robot psikoloğu olan Susan Calvin, robotlarla kurduğu empatiden olsa gerek soğuk ve duygusuz bir bilim insanı olarak kendini gösterir. Konuk olduğu öykülerde keskin zekâsıyla düğümü çözen kadın figürü olarak göze çarpan Dr. Calvin’in nasıl bir insan olduğu hakkında pek bilgi edinemeyiz; zira bilimsel yetkinliği dışında altı doldurulmuş bir karakter değildir kendisi.
Asimov’un karakter yaratımındaki genel “tutukluğu” göz önüne alındığında bu anlaşılır bir şeydir, ancak onun gibi titiz ve üretken bir bilimkurgu yazarının kadın karakter yaratmadaki bocalaması, o dönemin ruhu hakkında bir fikir verir. Yine de Dr. Calvin’in, erkeklere ayrılmış olan bilim sahasında varlık gösteren vasıflı bir kadın olarak bilimkurguda ileri bir aşamayı temsil ettiğini kabul etmek gerekir.
Ünlü bilimkurgu yazarı Robert Heinlein da kadın karakterleri merkeze almada Asimov’a benzer bir gayret içindedir. Pek çok romanında erkeklere önderlik eden, onları çekip çeviren, yetenek ve becerileriyle karşı cinsi alt eden kadın karakterlerle tanıştırır bizleri: Yıldızgemisi Askerleri’nde (Starship Troopers, 1959) başkahraman Rico’nun kendinden üstün görüp rol modeli olarak aldığı kişi, bir kadın asker olan Diz’den başkası değildir. Kaldı ki roman boyunca yazar, askerlik hizmetinde kadınların erkeklerden eksik kalır yanı olmadığını sıklıkla vurgular.
Moon is a Harsh Mistress (1966) romanının ele avuca sığmaz devrimcisi Wyoh, Ay’ın ezilenlerini başarıyla örgütleyen liderlik vasıflarıyla erkek karakterler arasından sıyrılır. Robert Heinlein’ın güçlü kadın karakter örnekleri çoğaltılabilir, ancak bu durum Heinlein’ın kadın karakterlerini bir “erkek” aklıyla oluşturduğu gerçeğini değiştirmez: Nitekim bir kadını başkahraman yapma gayretiyle kaleme aldığı Friday adlı romanında (1982) bunu epeyce eline yüzüne bulaştırdığını görürüz.
Gen yapısı değişime uğratılarak insanüstü yetenekler kazanmış bir kadın olan Friday Jones, bir imge olarak ergen erkek tahayyülünden fırlamış gibidir: kitabın henüz başlarında kendisini kaçıran 5 kişilik bir grubun tecavüzüne uğrarken anlaması zor bir soğukkanlılık içindedir. Hatta “erkeklere yapıldığında daha kötü oluyormuş galiba” gibi akıl erdirmesi güç yorumlar duyarız ağzından. Friday Jones, kelimenin gerçek anlamıyla “güçlendirilmiş” bir kadın karakterdir, ancak bu Friday’in bilimkurgu tarihindeki en kadın düşmanı romanlardan biri olduğu kanısını pek değiştirmez.
Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren, yukarıda örneklendiği gibi kadın karakterleri iyi-kötü özne olarak ele alabilen yapıtları bilimkurguda daha sık görmeye başlarız.
Ancak asıl kırılma, bilimkurguda Yeni Dalga olarak adlandırılan 1960’lar sonrası dönemde gerçekleşir.
Türün ana eksenini bilim ve teknolojiden toplumsal meselelere doğru kaydıran Yeni Dalga bilimkurgusu, metinlerde yeni ve alternatif bir toplumsal cinsiyet kavrayışına alan açar. Yerleşik kültürdeki ataerkil varsayımları saptayabilen ve bunu tersyüz eden spekülatif kurguların serpildiği, çeşitlendiği bir dönemdir Yeni Dalga. Ne var ki, yarattığı gelenek ana akım bilimkurguyu dönüştürmeye yetmemiş, 80’lerin ve 90’ların popüler bilimkurguları patriarkal kalıplardan tam anlamıyla bir kopuş gerçekleştirmemiştir.
21. Yüzyılın başından itibaren ise bilimkurguda taşların tekrar yerinden oynadığına tanık oluyoruz. Kadın bilimkurgu yazarlarının sayısında ve popülerliğinde hatırı sayılır bir artışın yanı sıra kadın karakterlerin ele alınışı bakımından çok daha eşitlikçi bir yaklaşımın kökleşmeye başladığını gözlemlemek mümkün. Bunun bir örneğini, son zamanların popüler bilimkurgu serilerinden Enginlik’te görmekteyiz.
Enginlik (The Expanse)
James S.A Corey mahlası altında yazan Daniel Abraham ve Ty Frank’in uzay operası serisinin adı. Aynı isimle dizi uyarlaması da yapılan ve bu satırlar yazılırken 7. kitabı yayımlanmış olan seri, türünün en başarılı örneklerinden biri olarak gösteriliyor.
Konusundan kısaca bahsetmek gerekirse Enginlik; insanlığın güneş sistemine yayıldığı uzak gelecekte geçer. Teknoloji, uzay araçlarını güneş sistemi içindeki uzaklıkları makul sürelerde aşabilecek kadar geliştirmiştir. Bunun sonucunda insanlık önce Mars’ı kolonileştirir. Mars’ı yaşanabilir ve kendi kendine yeten bir gezegen haline getiren koloniciler, geliştirdikleri ileri teknolojiyle yıllar içinde Dünya’ya rakip bir askeri güç halini almıştır. Mars’tan sonra, her iki gezegenin de ihtiyaç duyduğu hammaddeler açısından en zengin bölge olan asteroid kuşağı kolonileşmiştir. Kuşaklılar diye anılan bu koloniciler, yaşanabilir gezegenler için gerekli maden ve su kaynaklarını işleyip satarak hayatlarını sürdürmeye çalışan işçi sınıfıdırlar. Sadece hayatta kalabilecekleri miktarda tayınlanmış hava ve suyla yaşayan, yerçekimsiz ortama uygun biçimde evrimleşmiş zayıf bedenleriyle Güneş sisteminin “en alttakileri” olan kuşaklılar, iç gezegenlerden alacaklı oldukları özgürlük ve refah için başkaldırmaya başlamışlardır.
Dünya, bağımsızlığını ilan etmiş olan Mars’la kırılgan bir soğuk savaşı sürdürürken Dış Gezegenler Birliği (DGB) adı altında örgütlenen kuşaklılar, her iki gezegen için artan bir tehdit haline gelmiştir. Tüm bunlar olurken, rastlantı eseri keşfedilen gizemli bir uzaylı yaşam formu tüm dengeleri değiştirir. Dünya, Mars ve Kuşak güç dengesini lehe çevirebilecek bu keşfi ele geçirmek için mücadele ederken sıradan bir nakliye gemisinin 4 kişilik mürettebatı kendilerini çok daha büyük bir komplonun ortasında bulur.
Enginlik, best-seller bir bilimkurgu serisinin tüm unsurlarını taşıyan yüksek tempolu bir uzay macerasıdır. Bazı gizem unsurlarını olta niyetine kullanıp devam kitaplarını satın aldırma formülü ile kaleme alınmış, konusu itibariyle de çok orijinal sayılamayacak bir roman setidir aslında. Yine de hikâyesinin siyasi ve sosyal bağlamını büyük bir incelikle dokumuş olmasıyla türün diğer popüler örneklerinden sıyrılır.
Sınıf çelişkisi, mülkiyet, aile, cinsel kimlik ve benzeri sosyal kategorileri oldukça yetkin düzeyde tartışabilen bir uzay operasıdır Enginlik. Bu bağlamda kadın karakterleri ele alış biçimi de ana akım bilimkurgu için oldukça yenilikçidir.
Elbette bu, serinin feminist bilimkurgu kategorisinde ele alınabileceği anlamına gelmez, ancak geleneksel bilimkurguların çok da mesele etmediği toplumsal cinsiyet konusunda sergilediği farklı tutum, Enginlik’i irdelenmeye değer bir bilimkurgu serisi haline getirir.
Enginlik, bir başkahramandan ziyade çok sayıda başat karakter üzerinden kurgulanmış bir seridir. Ana hikâyesi, dört karakter etrafında şekillenir: Rocinante adlı savaş kruvazörünün kaptanı James Holden, ikinci kaptan Naomi Nagata, mühendis Amos Burton ve pilot Alex Kamal. Özgeçmişleri ve etnik kökenleri tamamen farklı olsa da bu dört figür Rocinante’yi mesken tutmuş bir aile gibidir.
James Holden, kaptan olmasına rağmen naifliği, çocuksu idealizmi ve liderliğe uzak vasfıyla olayların akışını yaptıklarından çok yapamadıklarıyla şekillendiren bir karakterdir. Amos’un şiddet eğilimi ve Alex’in çekinik mizacı buna eklenince grubu derleyip toparlama rolü Naomi’ye kalmıştır. Taktik zekâsı, sağduyusu, yönetsel becerileri ve karizmasıyla bu çekirdek ailenin doğal lideri konumundadır Naomi. Yine de kusursuz bir insan değildir: yüzleşemediği karanlık bir geçmişi, mazisine gömülü derin pişmanlıkları vardır. Kişisel zaafları, kimi zaman verdiği kararlara yansıyarak vahim sonuçlara sebep olur. Bu haliyle Naomi, yapay bir biçimde mükemmel kılınarak değil, hikâyedeki belirleyiciliğiyle ön plana çıkan gerçekçi bir karakter tasarımıyla vücut bulur.
Naomi örneğinde de gördüğümüz üzere Enginlik’teki kadın karakterler kıyaslamalı üstünlükleriyle tanımlanmaz; daha ziyade erkeklerle eşit statüde konumlanırlar. Örneğin Enginlik’te tüm meslek alanlarının kadın ve erkek bireyler arasında eşit olarak dağıtıldığını görürüz. Nitekim evrendeki en zorlu işleri icra eden asteroid madencileri, yapı işçileri ve askerler cinsiyet açısından karma meslek gruplarıdır.
Bunun temsillerini yardımcı rollerde de görmemiz mümkündür. Örneğin Leviathan Uyanıyor’da kaptan Holden, Thoth İstasyonundaki muharebeden ağır şekilde yara alarak dönen Rocinante’yi tamir için Sam’in usta ellerine teslim eder. Sam, Tycho İstasyonunun en becerikli mekanik ustasıdır. Yüzünde kaynakçı maskesiyle tıknaz, tulumu kir pas içinde bir adam izlenimi yaratan Sam’in ilerleyen satırlarda çocuk yüzlü, ufak tefek genç bir kadın olan Samara Rosenberg olduğunu anlarız. Sam’in ince ve narin parmakları, güçlendirilmiş dev metal levhalarla Rocinante’nin gövdesini yamamaya engel değildir. Nitekim bu işi yapmasını etrafındaki kimse yadırgamaz. Buradan, tamirci Sam’in kadın olmasının hikâyede bir şaşırtma unsuru olarak ele alınmadığını anlarız. Yazarlar, Sam’in kadınlığını yadırgatıcı bir durum olarak sunmak yerine, bunun sıradanlığını sergilemeyi tercih etmiş gibidirler.
Enginlik evreninde kadın-erkek eşitliği büyük ölçüde sağlanmış olsa da siyasi temsil söz konusu olduğunda pek yol alınamadığını tespit etmek mümkündür.
Örneğin Dünya ve Mars hükümetleri halen erkek hâkimiyetindedir. Bu durumun sonuçlarını ise serinin renkli karakterlerinden biri olan Chrisjen Avasarala’nın gözünden izleyebiliriz. Birleşmiş Milletler’de Müsteşar Yardımcısı olan Avasarala, toplam dokuz kişiden müteşekkil BM Güvenlik Konseyindeki tek kadındır.
Avasarala, konseydeki testosteron fazlalığının insanlık adına nelere mal olduğunu bilmektedir: Dünya gezegeninin güvenliği adına kararlar alan bu erkekler kulübü, güneş sistemi denen kaynayan kazana odun atmaktan başka bir şey yapmazlar. Elbette bu işte yalnız değildirler: Mars hükümeti ve Dış Gezenler Birliği yönetimindeki hemcinsleri de “bölgesel çıkarlar” çerçevesinde kendilerine hak gördükleri şekilde bir Pandora kutusunu ele geçirip açmak derdindedirler. Bu manevralarının en iyimser sonucu milyarlarca insanın ölmesidir. Haliyle Avasarala da insanlığın kendi kendini soykırıma uğratmasını engellemeyi görev edinir.
Gelgelelim bu soylu amaç, Chrisjen Avasarala’yı iyi bir insan yapmaz. Sert mizaçlı, hırslı, Makyavelist bir politikacıdır Avasarala. Ukala, küstah ve nobran hallerinden ötürü yolunun kesiştiği hiç kimse tarafından sevilmez. Noktalama işareti niyetine kullandığı ağıza alınmaz küfürleri, çevresindeki insanları sürekli aşağılaması ve acımasızlığı onu korkulan bir figür haline getirmiştir.
Özünde bu kadar zalim biri olmasa da erkek rakiplerinin egosunu ezerek yükselmenin, bu oyunda belirleyici konuma gelmenin kaçınılmaz gereği olduğunun farkındadır. Zira bir eş ve büyükanne olarak özel hayatında sergilediği karakter, BM koridorlarında sergilediğinden hayli farklıdır. Yine de Avasarala bu ikilemi bir sorun olarak görmez; evrendeki barışı korumak için edindiği tutumlar sevilen biri olmamasına yol açacaksa, kendisi bu bedeli ödemeye razıdır.
Enginlik kadınları elbette bu kadarla sınırlı değildir: ilk kitabın kilit karakteri olan devrimci Julie Mao, ikinci kitapta kanona katılan gözü pek deniz piyadesi Bobbie Draper, üçüncü kitapta tanıştığımız bilge vaiz Anna Volovodova, DGB’nin asi kumandanı Michio Pa ve diğerleri, güneş sistemini erkeklerin oyun alanı olmaktan çıkaran kadın karakterlerdir.
Tekrar vurgulamak gerekirse, Enginlik’in feminist bir bilimkurgu olmak gibi bir iddiası bulunmamaktadır. Kaldı ki, feminist bir bakış açısıyla irdelendiğinde bazı çapakları göze çarpacaktır mutlaka. Yine de Enginlik, anaakım bilimkurgunun toplumsal cinsiyet rollerini daha eşitlikçi biçimde temsil etmeye doğru evrilmesinin güncel bir örneğini oluşturur.
Enginlik’in bu anlamda yalnız olduğunu da söyleyemeyiz: John Scalzi’nin hayli ses getiren Yaşlı Adamın Savaşı (Old Man’s War) serisi, yine yakın dönemde epey popülerlik kazanan Pierce Brown’un Kızıl Yükseliş (Red Rising) üçlemesi, genç-yetişkin okuyucuyu hedef alan Hunger Games, Maze Runner, Divergent gibi diğer popüler seriler, benzer tavırla kaleme alınmış bilimkurgulara örnek gösterilebilir.
Cinsiyet eşitliğine dair kazanımları teyit eden kurguların yaygınlaşması, bilimkurgu ile kadın okur arasında yeni köprüler kurulmasını sağlayacağı gibi, daha fazla sayıda kadın yazarın bilimkurguya yönelip türe yeni ufuklar açmasına da katkıda bulunacaktır kuşkusuz.
Kaynak ve referanslar:
- Güliz Akçasoy Bircan, Yokluktan Varlığa bir Serüven: Feminist Spekülatif Kurgularda Eril Olmayan bir Kahramanlık Mümkün mü? Roman Kahramanları, Temmuz/Eylül 2017 Sayı 31.
- Isaac Asimov, I Robot, Alpha Science Fiction, 1979 [1950].
- Robert Heinlein, Friday, Del Rey 1997[1983].
- James S.A. Corey, Leviathan Wakes, Orbit, 2011
- James S.A. Corey, Caliban’s War, Orbit, 2012
- James S.A. Corey, Abaddon’s Gate, Orbit, 2013
- James S.A. Corey, Cibola Burn, Orbit, 2014
- James S.A. Corey, Nemesis Games, Orbit, 2015
- James S.A. Corey, Babylon’s Ashes, Orbit, 2016