Külli Atin Karib*
Kadere Karşı Verilen Bir Savaş
İtalyan edebiyatının büyük yazarlarından İtalo Calvino klasikleri, “İnsanların hiçbir zaman okuyorum demedikleri, genellikle yeniden okuyorum dedikleri kitaplardır” şeklinde tanımlar. Dostoyevski’nin bugüne kadar pek çok farklı dile çevrilen, milyonlarca baskısı yapılan Suç ve Ceza’sı o kitaplar içerisinde en bilinenlerden biri olsa gerek. 1866’da ilk baskısını yapan eser bu yıl 151. yaşını kutluyor. Kitabında bizleri insan ruhunun derinliklerinde gezdiren, iyi, kötü kavramlarını sorgulatan Dostoyevski, en can alıcı noktalardan birinde dikkatimizi kader kavramına çeker ve baş kahraman Roskolnikov’a “Kendi planlarımızı yapıyorduk, ama kaderin de planları olduğunu unutmuştuk.” dedirtir.
Pek çok kitaba konu olan kader kavramını merkezine alan son dönem kitaplarından biri de Sabâ Altınsay’ın kaleminden çıkan “Benim Hiç Suçum Yok”.
Yazarın ilk kitabından yedi yıl sonra yayınlanan “Benim Hiç Suçum Yok”, askerlik çağına yeni ulaşmış genç Cihan Nedim ile Mercan’ın aşkını temel alan ve olay örgüsünün “kader” kavramı etrafında şekillendiği bir kitap.
Mistik bir havada başlayan kitapta yazar, evrenin ve insanın yaradılışını, “doğmuş ve doğacak olanın alnındaki alamet benim” sözleriyle kendini ifade eden “K.”nın dilinden anlatıyor.
Ardından Sabâ Altınsay’ın ilk kitabından tanıdığımız zengin tasvirli üslubuna giriş yapıyoruz. Olayın geçtiği mekanların benzersiz betimlemelerle aktarılması, detaylı karakter tahlilleri ve kahramanların ruh dünyalarının başarılı bir şekilde okuyucuya sunulması anlatımı zenginleştiren detaylar. Bu zenginliğin üzerine Altınsay’ın Türkçe ve Osmanlıca kelimelere olan hakimiyeti, anlatımındaki ustalık, uzun ve çarpıcı cümleler de eklendiğinde okuyucuyu yormayan, akıcı ancak derinlikli bir anlatım tarzı karşımıza çıkıyor.
İlerleyen sayfalarda insanoğlunun yaşamını sadece kader/yazgı kavramıyla açıklayamayacağımızın altı çizilirken, seçimlerimiz ve hatta yakın çevremizdeki insanların seçimlerinin de yaşantımıza olan etkisi üzerinde duruluyor. Yazar bu hususu Cihan Nedim’in babası karakteri olarak kitapta yer alan Hikmet Efendi’nin ağzından bizlere sunuyor:
-Alın yazımızla geliriz, Behice Hanım; lakin kim olduğumuz bize ait. Sorarlar adama kötülüğü mü seçtin, iyiliği mi… Başka biri olabilirdin; başka yol seçebilirdin.
Suç ve Ceza’da Roskolnikov kimliğinde bize sunulan iyi-kötü çatışması kitapta başka bir yelpazeden sunulurken aynı zamanda hak, adalet, ceza kavramlarının sorgulanışına da tanık oluyoruz. Masum bir sevgi ve o sevgi üzerine kara bir bulut gibi çöken hastalıklı bir evlat sevgisi ise bir karabasan gibi tüm roman boyunca genç aşıkların peşini hiç bırakmıyor. Genç Cihan Nedim ve Mercan’ın bu masum ve saf sevgisinin, sayfalar ilerledikçe hastalıklı bir tutkuyla evladına bağlanmış ve kendi kaderinin karalığını başka yaşamları karartmak için kullanan Behice hanım ile zorba yüzbaşı İrfan tarafından ilmek ilmek boğuluşuna ve kaderin son sahnede tüm gerçekliği ile karşımıza çıkışına tanık oluyoruz. Romanın karanlık yüzünü oluşturan Behice hanımın genç aşıkların kaderiyle olan mücadelesi “Değil mi ki yazdığımı bozdun, değiştirdin, o çekecek ve sen onu göreceksin” ifadeleriyle adeta özetlenmiş oluyor.
Cihan Nedim-Mercan aşkının işlendiği romanın arka planında savaş yorgunu bir milletin yeni bir varoluş mücadelesine girmemek adına çektiği çilelerin klasik roman üslubuyla sunulduğunu görüyoruz. Türkiye’nin dahil olmadığı ancak büyük sıkıntıların, yoklukların atlatıldığı, savaş korkusunun ve kıtlığın insanların geleceğini kararttığı II.Dünya Savaşı’nın o gri atmosferi adeta kitabın her sayfasında hissedilebiliyor. Bu açıdan konuları tamamen farklı olsa da kitapta var olan savaş atmosferi bana Rıfat Ilgaz’ın Karartma Geceleri’ni anımsattı.
Eserlerini klasik bir dille bizlere sunan Altınsay’ın öykülerini zaman, mekan ve kişi örgüsü içerisinde bol tasvirli ve derinlikli ifadeler üzerine kurduğunu görüyoruz. Kişilerin ruh dünyalarının yanı sıra toplumla birey arasındaki ilişkiler, çatışmalar da zaman zaman konuya dahil ediliyor. Olayların geçtiği mekanların detaylı ancak okuyucuyu yormayan anlatımı, kişilerin ruh dünyalarına dair yapılan gözlemler ve iç çözümlemelerin dengeli sunumu okuyucunun hoş vakit geçirmesini sağlayan bir kitabın ortaya çıkmasındaki en önemli hususlardan kuşkusuz.
İlk romanında göçle parçalanan yaşamları anlatmıştı yazar, ikinci romanıyla da yazgıyı değiştirme çabalarının ne tür trajedilere yol açacağının hikayesini bizlere sunuyor. Ve son bölümde Altınsay hakim olduğu Osmanlıca’nın güzel bir ifadesi ile “Külli Atin Karib” (Her Gelecek Yakındır) diyerek Paulo Coelho’nun ölümsüz eseri Simyacı’da Santiago’ya koca çölü aşırtan kaderin ve o kaderde yazılanların muhakkak gerçeğe dönüşeceği realitesini bir kez daha hatırlatmış oluyor bizlere.
* Her Gelecek Yakındır
Benim Hiç Suçum Yok, Sabâ Altınsay, Can Yayınları, 2011