Umberto Eco Örnek Okur-Örnek Yazar ilişkisinden bahsediyordu. (Hangi kitaptı? Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti miydi?) Bu okur-yazar ilişkisinden aklımda kalan ayrıntılardan biri: Örnek Yazarını bulmak ya da kendine Örnek Yazar yaratmak isteyen okurun, yazarın metinleriyle kurduğu organik bağ ile okur ve yazar arasındaki ilişki modeliydi bu.
Okurun gerekirse o yazarın metinlerini defalarca okuyup biraz daha yazara yaklaşıp, Örnek Yazar ve Örnek Okur ilişkisini kuvvetlendirme aşamasından bahsediyordu. Burada yer yer hem okur hem de yazarın karşılıklı beklentilerinin de devreye girdiği aşamalar olabiliyordu -bence bir beis yok-.
*Benzeri bir okur-yazar ilişkisini kurmaya çalıştığım yazarlar oluyor elbette. Ki Vüs’at O Bener’in metinlerine sık sık arka odanın bir penceresinden girmiyorum mesela artık. Kapıyı çalıyorum usul usul. Kim bilir, belki ileride evin yedek anahtarını gezdiririm pantolon cebimde. Fena mı?
İşbu sebepten dolayı bir süredir Hulki Aktunç metinleriyle de içli dışlı bir ilişki halindeyim. Hulki Aktunç’u Örnek Yazar yapma sürecine dâhil edip Örnek Okur olabilir miyim? Bilmiyorum. Böyle bir hedefim var mı? Pekâlâ olabilir.
Hulki Aktunç’un öykülerini okurken de -bazı- bilmediğim ya da bilmeme rağmen cümle içinde kullanılışı ya da dile dolanınca güzel bir tını oluşturduğunu düşündüğüm kelimeleri not defterime aktarıyorum. Örnek Okur’luk ilişkisi için yazarın metinine derinlemesine dalarken, diğer bir yandan da kelimelerine de önem vermek ne derece etkili bir süreç bilmem, ama ben bu, değim yerindeyse kelime avının da içine dâhil olduğu okuma biçimine kendimce “Kurnazokur” demeyi uygun gördüm. Fena olmadı. “Kurnazokur”
İlk kelime: Kara Fotoğrafın Hikâyeleri isimli öyküden. Yalınkat. Cümle içinde kullanımı: “Çok yalınkat bir benzetme. Çok yalınkat bütün benzetmeler gibi, iğrenç bir doğruluk payı taşıyor.”
Sözlüğe bakıyoruz hemen: üçüncü açıklamada bir benzerlik kurabiliriz; Basit, derinliği olmayan, üstünkörü.
Örnek olarak Refik Halid Karay’dan bir cümle iliştirilmiş: “Benim o husustaki malumatım epeyce yalın kat, hemen hemen yufkadır.”
*Sözlükte açıklanırken ve verilen örnekte kelime ayrı yazılmış, fakat Hulki Aktunç’un kurduğu cümlede birleşik yazılmış. Editoryal bir gözden kaçırma mı, bilinçli bir tercih mi? Belki sözlük yanılıyordur. Olamaz mı? Tamam sustum.
İkinci kelime: İnce İnce Haller isimli öyküden. Şeneltmek. Cümle içinde kullanımı: “İnançları şenelten insanları görmek istiyorum.”
Sözlükteki açıklamalardan en uygun olanları -öyküdeki anlatımla birleştirecek olursak- Onarmak, canlandırmak, düzeltmek; uygun düşüyor.
Örnek olarak Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan bir cümle iliştirilmiş: “Fakat bu havalar böyle giderse zor şeneltiriz biz bu sergiyi. Şu anda dışarıda lapa lapa kar yağıyor.”
Kitabın henüz yarısına gelmeden iki kelimeyi mıhladım zihnime. Bakalım, ilerledikçe heybeme başka hangi kelimeleri doldurup, okuma dönüşü mıhlayacağım.
*****
Orçun Türkay’ı birçoğumuz çevirileriyle tanıyoruz. Gitgide her yeni kitabında farklı kurgulara eğilse de; yine her kitabında “Orçun Türkay Dili”ni oluşturma adına sağlam temeller attığını düşünüyorum. Onun dilinde temel asla kurumuyor. Her kitapta harç tekrar karılıp ekleme yapılıyor.
Dipnot: Yeni kitabı Tunç Bey’i okudum, fakat onu başka bir zaman yalnız başına değerlendirmek ve Thomas Bernhard dili ile arasındaki bağı irdelemek istiyorum.
Şu an bahsetmek istediğim bir başka yazarın, Ferhat Özkan’ın Yoksunlar kitabının ilk öyküsü olan Bilgilerinize Ars Longa öyküsünde, Ars Longa’ya -kurmaca- dilekçe yazan kahramanın hayatın içerisinde bir görev ya da bir konum isteğini dile getirdiği öykü; Longa’ya yazılan dilekçeden yola çıkarak zihnimizde canlanan karakter belki de 21.yy içerisindeki akışkan hayata dâhil olamayan, sözgelimi aksak ritim tutan bir bireyin çabası oluyor. Diğer bir taraftan bu öyküyü okuyunca aklıma ilk gelen bir başka karakter de Orçun Türkay’ın Zavallı kitabındaki, malum karakteri Z oluyor. Z de silik bir karakterdir ve küçük hesaplar yaparken bir türlü o akışkan hayata dâhil olamayan bir konumdadır. İki farklı yazar iki farklı öykü, gündelik hayat içerisinde -Marx’a bir selam- şeyleşen iki karakteri yazmışlar. İki kitap da bu açıdan farklı performansta okuma edimi sağlıyor. Naçizane öneri, ıskalanmasınlar.
Kaynaklar:
Hulki Aktunç,Toplu Öyküler 2, Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, Nisan 2013, İstanbul Orçun Türkay, Zavallı, Yapı Kredi Yayınları, 1. Baskı, Nisan 2008, İstanbul Ferhat Özkan, Yoksunlar, Yapı Kredi Yayınları, 1.Baskı, Şubat 2016, İstanbul