Rus Edebiyatında İman Ağrısı

dostoyevski turgenyev

Rus edebiyatının roman kahramanlarına hepimiz az çok aşinayızdır. Ağrılı, gururlu, vehimli, kendisine ve toplumuna –kimi zaman– yabancı o karakterler, mavi bir buz ürpertisinin yüzlerinde uyandırdığı ciddiyetlerle o kar aydınlığı kış gecelerinin ortasındaki ıssızlık içinden bize bakarlar. Hepsi birer çatışmanın, var olmanın, yaşamanın cümlelere bindirilmiş hazin külfetidir aslında. Biz Rus edebiyatına ait iyi bir eser okumuşsak ister istemez dünyamıza karışır, içimizde yankılanan cılız lakin tesirli bir fısıltı olurlar. Bu fısıltıya günümüz telaşlarından şöyle bir uzanıp kulak veririz.

Benimse bu fısıltılar içinde dikkatimi çeken, en garip anlarda içimde yankılanan ve hemen hemen Rus edebiyatındaki roman kahramanlarının hepsinin tecrübe ettiği bir “ağrı” epeydir aklımı kurcalamakta. Şairin de bu kahramanların belki de en ünlüsü, Raskolnikov için söylediği: “…müthiş bir iman ağrısı.”

Dünya edebiyatının belki de en nevi şahsına münhasır roman kahramanlarını üreten Rus edebiyatı, karanlık, yabancı ve buhran dolu bir iklimin içinden doğmuştur desek mübalağa sayılmaz… Bu iklim belki de kendisinde ortaya konulmuş eserlerin kahramanlarını ve ana fikirlerini; daimi bir arayışın, kurtuluşun, ağrının ve kader olgusunu didik didik eden suallerin güçlü birer imgeleri hâline getirmiştir.

Misal Turgenyev’in Babalar ve Oğullar‘ında kendi prensiplerini ve dünya görüşünü hoyrat bir şekilde, cesurca savunan ve bunlardan asla ödün vermeyen nihilist Bazarov’u biz vefatına yakın iken müthiş bir teslimiyet içinde buluruz. Evet, kendisi için hazırlanan son vazifede beklenmesini istemiş ve hatta son nefesinde de ufak bir ürperme ile bu vazifeyi yadsımıştır ama Bazarov’un hastalığı süresince kendisini teslim edişi ve hayatına son noktayı minik bir öpücükle Anna Sergeyevna’sının koyması, içinde alevlenmiş ve hep kendi prensiplerinden ödün vermemek için gizlemek zorunda olduğu aşkının, tutkusunun, mistik yanının bir işareti değil midir?

Bazarov roman çerçevesinde de bizi hep tabiat ilimlerine duyduğu merakla karşılar. Bu onda tabiatı basmakalıp tahlillerle değil, büsbütün tüm manasıyla anlama merakı içinde gelişir. Belki de tabiatı yenmek ve içindeki o mistik, o ağrılı, o inançlı tarafı susturmak için böyle bir işe koyulmuştur. Susturabilmiş midir? Bence muallak… Otoriteye karşı duruş ve teslimiyet arasındaki ince çizgi Bazarov’da aksini bulur. Tıpkı inanç ve inançsızlık arasındaki çizgi gibi.

Sonra Dostoyevski’nin Suç ve Ceza‘sındaki o ünlü karakter Raskolnikov… Bir idealist, kanlı baltasını en çok kendisine savurmayı arzu etmiş bir çılgın mı? Hayır… Rüyaları, vehimleri, buhranları ve Sonya’ya duyduğu aşkı ile tüm bunları, işlediği suçun o müthiş sancısının çalkantısında bir bulantı hâlinde tecrübe eden ve daima arayan, Tanrı’yı, kendisini ve suçunu arayan bir abide… Onun inancı irdeleyen tarafı, hayatın içinde sessiz ve uysal akan zaman gibidir. Bir vehim hâlinde irdeler inancı. Kendi içinde taşkın ama dışarıya karşı hissizmiş hissini uyandıran bir yanılsamanın kahramanıdır Raskolnikov.

Yine Dostoyevski’nin Ecinniler’indeki Kirillov… İnsanın acıyı ve korkuyu yenmesindeki biricik meselenin Tanrı olmasında gizli olduğunu söyler Kirillov. Ondaki inanç ağrısı intihar ile şekillenir. İntihar vehmi içinde geceler boyu odasında dönüp dolaşırken Tanrı’yı, kaderi ve yaşamı düşünür. Tanrı’nın var olması gerektiğini hisseder ama var olmasının mümkün olmadığına ulaşır. En nihayetinde de intihar eylemiyle Tanrı’nın varlığını onaylar. Kirillov için intihar bir tür Tanrı’ya ulaşma ve onda yok olma eğilimidir. “Tanrı’yı yaşamak için icat etmeyi reddeden tek kişi benim.” derken, icat edilecek bir tanrı fikrinden çok, inanılacak bir Tanrı fikrine yakınlaşır Kirillov ve ölümü, ölümsüzlük içinde sıradan bir mesele gibi ortaya koyar.

Bu misaller uzanır gider Rus edebiyatında. Hem politik hem sosyolojik perspektiflerin arkasında ince ince işlenmiş elemli ve kaygılı kahramanlar, bize inancın ve arayışın da mühim bir mesele olduğunu fısıldarlar. Bu yüzden Rus edebiyatına ait bazı eserlerin birden fazla okunması gerektiğini söyler ve kendim de buna gayret ederim.

Bugünlerde vaktimiz varsa, içimizdeki fısıltıların kaynağına bir kez daha eğilelim. Bazarov, Raskolnikov, Kirillov ve daha nicelerinin söyleyeceği daha neler var kim bilir? Dinleyelim…

Yorum yap

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen adınızı buraya girin