“Golem” Can Yayınları ile Yeniden Raflarda!
Ünlü fantastik yazar Gustav Meyrink’in ‘Golem’ romanı Sami Türk’ün çevirisiyle Can Yayınları etiketiyle raflarda okuyucuları ile buluşmayı bekliyor.
Avusturyalı yazar Gustav Meyrink’in Golem romanı Yahudi mistisizminden etkilenmiş, gizemli bir roman. Yayımlandığı yıldan itibaren metafizik, biliçaltı, hayal ve gerçeklerle örülü olarak çarpıcı bir şekilde sunulan olay örgüsü sayesinde fantastik edebiyatta güçlü bir yer edinen roman, yazarın başyapıtı olarak nitelendirilmektedir. Can Yayınları, yazarın bu başyapıtını temmuz ayında okuyucu ile buluşturdu.
19. Yüzyılın sonlarında, taş kesim ustası Athanasius Pernth’ın gizemli bir ziyaretçiyle karşılamasından sonra tuhaf durumlar yaşanır, belirsiz anlar arasında sık sık ziyaretçiyi görür. Bu karşılaşma Pernth’ın hayatını ters yüz eder çünkü ziyaretçinin 33 yılda bir Yahudi mahallesinde görülen efsane yaratık Golem olma şüphesi vardır.
Okuyucuyu katman katman bir evrene çeken roman, her dönemeçte farklı bir esrara bürünürken bir yandan da farklı bir gerçeklik yaratmaktadır.
Daha önce yayımlanmış olan Hasan Ali Toptaş’ın söyleşileri yeni ve genişletilmiş baskısıyla tekrar okuyucusuyla buluşuyor.
Toptaş’ın sözlü kültürden başlayıp modern edebiyata kadar geldiği bir yolculuğa şahit olabilir, kendinizi Binbir Gece Masalları’nda sanırken kutsal kitaplarla da karşılaşabilirsiniz sayfalarda. Borges’ten Neşet Ertaş’a kadar Toptaş, kendi edebiyat ve kültür evreninin kapılarını aralıyor okuyucularına. Sevdiğimiz yazarların kitaplarını okurken bazen yazarın kendisinin neyi sevdiğini, hangi kitaplarla, filmlerle müziklerle büyüdüğünü ve onlar hakkında ne düşündüğünü merak ederiz. İşte Toptaş’ın bu söyleşi kitabı tam da kendisi hakkında bu tarz soruları olan okuyucuları için. Bir yazarın edebiyat ve kültür evreni, kendi düşünceleri üstelik kendi kaleminden! Geleceğe seslenen yazarın samimi dili ve derin içeriğiyle “Başlarken Yalnızsın Bitirdiğinde Daha da Yalnız” adlı kitabı Everest yayınları aracılığıyla raflarda okuyucusuyla buluşmayı bekliyor.
Tanıtım Bülteninden;
“Bana göre, yazmak, her türlü iktidarın etkisi dışında yapılan, çok özel bir şeydir. İktidar devlet olabilir, iktidar okurun eğilimi, eleştirmenin bakışı, editörün anlayışı olabilir. Yazar kalemi eline alıp eğildiğinde kağıdın yüzüne kendi gölgesiyle birlikte bunlardan birinin gölgesi de düşüyorsa, bana göre yazılacak olan metin daha baştan zedelenmiştir.”
Şilili yazar Isabel Allende, Japon Sevgili kitabı ile ülkemiz okurlarıyla yeniden buluşuyor.
2015 yılında basılan Japon Sevgili, Türkiye’de 2017 Temmuz ayı itibariyle Can Yayınları’ndan çıkarak raflardaki yerini alıyor. Şimdiye dek yazmış olduğu 21 kitabın neredeyse tümü ülkemizde Can Yayınları’ndan çıkan Allende’nin eserleri 35 dile çevrildi; ilk olarak İspanyolca ve İngilizcede yayımlanan Japon Sevgili ise günümüze değin pek çok dile çevrilerek 22 ülkede basıldı.
Roman, 1939 yılında Polonya’nın Nazi işgaline maruz kalmasıyla ailesi tarafından San Francisco’daki akrabalarının yanına gönderilen Alma ile ailenin bahçıvanının oğlu Ichimei Fukuda arasındaki bir yanıyla hüzünlü aşkı konu alır. Pearl Harbor saldırısının ardından kamplara kapatılan birçok Japon gibi, Ichimei’nin hayatı da altüst olur.
Kitabın tanıtım bülteninde bahsi geçen mektuplar ise Ichimei ve Alma arasındaki aşkın en doğal ve keskin belgeleri niteliğindedir: Alma’yla Ichimei’ye göre bitmek bilmeyen bir süre boyunca, karşılıklı gönderilen bu mektuplar o gizli buluşmaların yerini almıştı. Alma’nınkiler, ayrılık yüzünden acı çeken bir kadının samimi ve kederli mektuplarıydı; Ichimei’nin mektuplarıysa durgun ve billur, berrak bir su gibiydi, ama paylaştıkları o tutkulu aşk satır aralarında yürek gibi çarpıyordu. Bu mektuplar Alma’ya Ichimei’nin o zarif iç dünyasını, heyecanlarını, düşlerini, özlemlerini ve ideallerini apaçık gösteriyordu; aşk buluşmalarından çok, bu mektuplar sayesinde onu tanıyabilmiş, sevebilmiş, arzu edebilmişti.
Isabel Allende, zaman zaman politik yaklaşımla harmanlanan gerçekçi üslubunun yanı sıra, Latin Amerika’dan en güzel örnekleri çıkan Büyülü Gerçekçilik akımından da etkilenen üslubuyla çağımızın önde gelen yazarlarından biridir ve yaklaşık on altı ülkede sayısı elliyi bulan edebiyat ödülüne lâyık görülmüştür.
Yves Bonnefoy’dan bir Rimbaud Çözümlemesi: Ben Bir Başkasıdır
“İnsanların onaylarından
Toplu hamlelerden
Sen o zaman sıyrılırsın
Uçarsın kendince….”
Fransız yazar, çevirmen ve şair Yves Bonnefoy’un Rimbaud-Ben Bir Başkasıdır kitabı; dünya şiiri için bir dönemeç sayılan Arthur Rimbaud’un yetkin bir psikolojik çözümlemesi. Eser, Alfa Yayıncılık tarafından Ömer Aygün çevirisi ile raflarda yerini aldı. Kitap Rimbaud’nun yaşam öyküsünü safhalarıyla ve şiirine olan etkisiyle paralel bir biçimde okuyucuya sunuyor.
Kitap; Dilenci Çocukluk, Karanlıklar ve Aydınlıklar, Karar, Mutlak Söz, gibi sekiz ana bölümden oluşuyor. Her bölümde hayatına yön veren retorik hocası Izambard; ilişkilerindeki dinamikle her şeylerini kökten değiştiren şair Paul Verlaine; yolunu izlediği Baudelaire; ve baskıcı, şefkatsiz anne figürü ile bağı detaylandırılıyor. Hıristiyanlığın katı kuralları ve sevgisizlikle linç edilmiş bir çocukluktan doğan “kara yazgı”yı, sonsuzluk arzusu, güneşe olan tutkusuyla ve sözcüklerle yaptığı simyayla yatıştırdığını görüyoruz kitapta.
Bonnefoy çalışmasında uzaktan hepimize romantik görünen, bize cazibesiyle göz kırpan ancak günlük hayatlarımızda sınırlarımızı zorlayan ve belki ötekileştirdiğimiz duyguların, sırların Rimbaud’da vücut buluşunu akıcı ve çarpıcı bir dille bize aktarıyor.
Kitabı bitirdikten sonra kendinizi aydınlık ve karanlık, bahtsızlık ve kötü şans, bildikleriniz ve bilmedikleriniz, köklerinizden gelen öğretiler, bilinç ve bilinçsizlik gibi kavramları -bir dahinin biyografisi ışığında- sorgularken buluyorsunuz. Ardından kalemi alıyorsunuz ve dökülüyor sözcükler:
Zaman toz
Zaman kum
Bir muktedir tutuyor avuçlarında
Dökülüyor üstümüze
Döküyor öfkesini
Paya düşen çıkmayan kir
Belirlenmişliğin tortusu
Kulağa üflenen isim
Silinmezmiş çamura bulanmadan….
Sardalye Sokağı Sel Yayınları Etiketiyle Yeniden Raflarda!
John Steinbeck’in ilk olarak 1945 yılında yayımlanan romanı Sardalye Sokağı Sel Yayınları etiketiyle yeniden yayımlandı. 2017 Temmuz’unda okuyucu ile yeniden buluşan eser, John Steinbeck’in bakış açışı ile okuyucuyu 1930’ların Amerika’sına götürür.
Göçmen bir ailenin çocuğu olarak ve tarım işçilerinin arasında büyüyen Steinbeck, Sardalye Sokağı’nda fabrika işçilerinden sanatçılara, bilim insanlarından fahişelere ve serserilere kadar zengin bir insan perspektifini gözler önüne serer. Yazarlık kariyerini oluşturana kadar bir hayli yokluk çeken Steinbeck, yaşamın zorluğunu, kaosunu bütün gerçekçiliği ve etkisiyle okuyucuya sunar.
Eser boyunca Steinbeck kendi gözünden Sardalye Sokağı’nda bir araya gelen insanların toplum kurallarına ve sisteme karşı duruşunun gerçek hayattan esinlenerek ifade edilmesine, cömertliğe, bilgeliğe, muzipliğe yer verir.
Zülfü Livaneli ile Elia Kazan’ın Yaşamına Yolculuk!
Leyla’nın Evi, Mutluluk, Son Ada, Kardeşimin Hikayesi gibi birçok eserle edebiyatımızın üretken ve köklü yazarlarından biri haline gelen Zülfü Livaneli’nin yeni kitabı raflardaki yerini aldı. Karakarga etiketiyle çıkan kitap, dünyaca ünlü sinema ustası Elia Kazan’ın yaşamına tanıklık etmemizi sağlıyor.
1909 yılında İstanbul’da doğan Kazan henüz dört yaşında iken ailesi ile Amerika’ya göç eder. Kayserili bir Rum ailesinin çocuğu olarak Elias Kazancıoğlu adıyla dünyaya gelir, adını değiştirir. Tiyatro üzerine eğitimini tamamlamasının ardından başarılı birçok oyuna imza atan Kazan, tiyatro yönetmenliği ve hemen ardından sinema sektöründe de rüştünü ispatlar. Marlon Brando başta olmak üzere birçok ismi sinema dünyasına kazandıracak Actors Studios’u kuran Kazan, Arthur Miller gibi yazarların eserlerini de beyazperdeye aktarır. Başarılı işlerinin yanında her zaman politik kimliği ile dikkat çeker. Yıllar sonra ailesinin köklerini araştırmak, Anadolu’ya duyduğu özlemi dindirmek için Türkiye’ye gelen Kazan’ın hayatı bir dönem Zülfü Livaneli ile kesişir. Kazan, Zülfü Livaneli’nin Sis filminde oyuncu olarak yer alır.
Zülfü Livaneli’nin kaleminden Elia Kazan’ın yaşamına tanıklık etme zamanı…