Tarih kitaplarına zorlu yaşamlarıyla, destanlaşan hikâyeleriyle giren zeybekle, haksızlığa boyun eğmeyen tavırlarıyla, Milli Mücadele’deki etkin rolleri ile olumlu kahraman tipi olarak kültürün önemli bir parçası haline gelmiştir.
İnsanlık tarihinin bir evresinde ortaya çıkan ve yönetimdeki haksızlıklara başkaldırmalarıyla tanınan zeybeklerin kökeni hakkında kesin bilgiler olmasa da yapılan araştırmalara göre zeybeklerin;
- 16. yüzyılda ortaya çıkmış Celali topluluklarının süreği,
- Eski Anadolu uygarlıklarında ortaya çıkmış Dionysos benzeri kimi kurumların değişikliğe uğramış şeklinin Ege Bölgesi’ndeki yansımaları,
- Orta Asya kökenli Türk göçleriyle birlikte Anadolu’ya taşınmış bir yiğitlik teşkilatı,
- Bozdağ civarında yerleşmiş bulunan eski Tiral halkının inanç ve geleneklerinin yok olması kaygısıyla dağlara sığınmış kalıntıları,
- 14. yüzyılda Anadolu’da çeşitli adlarla ortaya çıkan Kızılbaş toplulukları benzeri kapalı bir tarikat topluluğunun kalıntısı (Avcı, 2012:135) olduğu düşünülmektedir.
Çalışmamızın ana unsurunu oluşturan zeybek kültürü farklı bölgelere yayılmış olsalar da daha çok Ege Bölgesi ile özdeşleştirilmektedir. Mert karakteri ile tanınan zeybeklerin Ege‘de ortaya çıkması bir tesadüf değildir. Bölgenin o yıllardaki sosyo-ekonomik yaşantısına bakıldığında tarım ve ticaretin en fazla geliştiği bölge olması sebebiyle toplumsal tabakalar arasında da eşitsizlikler ortaya çıkmış ve bu eşitsizlikler isyanların oluşmasına neden olmuştur. İşte sosyo-ekonomik nedenlerle ortaya çıkan isyanlar zeybekliğin varlık sebebi olmuştur. Başlangıçta isyancı ve eşkıya olarak görülürken Milli Mücadele’ye katkılarıyla kahraman olarak görülen zeybekler yaşam şekilleriyle, halktan farklı giyimleriyle her zaman dikkat çekmiştir.
Yaşamın yarattığı bir gerçeklik olan zeybeklik kurumunun toplumsal bir işlevi vardır. Zaten toplumda karşılığı olmayan hiçbir kurumun ayakta kalması beklenemez. Yani halk zeybeklerde kendinden bir şeyler bulduğu için bu kültür yıllarca var olmuş ve bu derece destanlaşmış öykülere sahip olmuştur.
Gerginliğin olduğu dönemlerde dağa çıkan zeybekler boyun eğmeyen, haksızlığa direnen, zenginden alıp yoksula veren, hak ve adalet dağıtıcısı olarak bilinir. Kendine has töre ve törenleri, kuralları bulunur. Yiğitlik, korkusuzluk, kendinden emin olma gibi temel özelliklere sahip olmakla birlikte sosyal isyancı olarak bilinirler. Sosyal isyanların temelinde ise hep dengelerin bozukluğu söz konusudur. Devlet düzenine, adaletsizliğe ve zulme karşı ortaya çıkan efelik, özellikle 19 ve 20. yy’da etkin hale gelmiştir (Sak ,2012 :52). Yapılan araştırmalara göre zeybeklerin düzenli bir ordu olmayan Kuva-yi Milliye’nin temel gücünü oluşturdukları, Kurtuluş Savaşı’nda aktif rol oynadıkları bilinmektedir. Nitekim Haydaroğlu, Katırcıoğlu, Ger Ali, Atçalı Kel Mehmet Efe, Çöllo, Demirci Mehmet Efe, Yörük Ali Efe, Gökçen Efe adına türküler yakılan hikâyeleri dilden dile aktarılan sosyal isyancılardan sadece bazılarıdır.
Zeybek düzenle uyuşmadığı, egemen kesime boyun eğmediği, kendisine öngörülen yaşam biçimini kabul etmediği için başkaldırır (Avcı, 2012:586). Çekinilen güç haline gelen zeybekler zamanla halk tarafından efsaneleştirilmiştir ve 1970’lere kadar yaşayan zeybeklerle ilgili “kahraman” imgesi oluşmuştur. Yönetim şeklinin değişmesi, sosyal düzenin sağlanmasıyla zeybeklik kurumunu yaratan sebepler ortadan kalmış ve bu kahramanlara olan ihtiyaç azaldığı için zeybekler günümüzde varlığını sürdürememiştir.
Maksim Gorki 1934 tarihinde Sovyet Yazarlar Birliği Birinci Kongresi’nde sunduğu bildiride toplumcu geçekçilik ya da yansıtma kuramı olarak adlandırılan Marksist kuramın sanata, edebiyata folklora yansımalarını irdelemektedir. Toplumcu gerçekçi hareketin temelini toplum ve onun üretim ilişkileri oluşturmaktadır. Toplumcu gerçekçiliğe göre sanatın yansıttığı gerçeklik toplumsal gerçekliktir ama bu gerçeklik devrimci gelişme içinde görülür ve doğru olarak tarihi somutlukla işçi sınıfının eğitimi gözetilerek yansıtılır (Moran,2004:53). Bu kongreden sonra Türk edebiyatında Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Kemal Tahir gibi pek çok sanatçı toplumcu gerçekçi anlayıştan yararlanarak eserler kaleme almıştır. Gorki yaptığı konuşmada yaratılması önerilen olumlu kahramanlar için yararlanılması gereken kaynağı şu cümlelerle belirtmiştir:
“…Dikkatinizi şu gerçeğe bir kez daha çekmek istiyorum: Sanat alanındaki en derin ve en parlak kahramanlar emekçi halkın sözlü edebiyatı ve folkloru tarafından yaratılmıştır.”
Bu ifadelerden hareketle bazı sanatçılar eserlerini ağa-köylü, öğretmen-imam, halk-yönetici, zengin-fakir, güçlü-güçsüz, aydın-cahil gibi çatışmalar üzerine kurmuşlardır. Özellikle eserlerinde konu seçiminde folklordan yararlanan Yaşar Kemal; İnce Memed, Çakırcalı Efe adlı çalışmalarıyla zeybeklik kültürüne vurgu yapmış, toplumcu gerçekçi anlayışla ele almıştır.
Her ne kadar Cumhuriyet’le birlikte toplumcu gerçekçi anlayış bilinçli bir şekilde eserlerde kendini göstermeye başlamış olsa da Türk kültüründe kökü daha eskilere dayanmaktadır. Özellikle zeybeklerin sahip olduğu kültür, hayatları incelendiğinde ezilen sınıfın hak arayışları ve başkaldırı mücadelesi, dağa çıkışları ile toplumcu anlayış arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır. Kullaşma kültürünü benimsemeyen, dayatmaları kabul etmeyen insanların yaşam biçimlerini anlatan zeybekler toplumun sosyal yapısını yansıtmaktadır. Nitekim tarihteki en ünlü isyancılardan Köroğlu Bolu civarında başkaldırmış, beylerden, paşalardan aldığı haracı yoksullara dağıtmıştır. Zenginlerden aldığı paraları yoksullara dağıtan, düşkünleri gözeten bir başka ünlü zeybek de Çakırcalı Mehmet Efe’dir. Yıllarca Ege dağlarına hükmetmiştir. 19. yüzyılın ortalarında Manisa, İzmir ve Aydın yörelerinde yaşayan Ger Ali yoksulluk, baskı ve haksızlık gibi sebeplerle dağa çıkmıştır. Yörenin derebeyleri ve Karaosmanoğulları ile çatışmıştır. Zaman zaman İzmir’e inerek sevdiği kızı görmüştür. Bir gün tuzağa düşürülerek idam edilmiştir. Ölümünün ardından bölgede söylenen destandan alınan dörtlükte onun yiğitliği anlaşılmaktadır:
“Ger Ali dedikleri bir kara dana
Çekti bıçağını çıktı meydana
Dünyaya gelmemiş doğuran ana
Dağları bedestan eden Ger Ali”
Zeybek kültürü Osmanlı’nın siyasi ve sosyal şartlarının değişmesiyle birlikte zamanla ortadan kalkmaya başlamıştır. Zeybekliği oluşturan sebepler ortadan kalkınca bu kültürden de günümüze kalanlar sanatsal boyutlu olanlar yani danslar olmuştur. Zeybek oyunları kahramanlık, mertlik, cömertlik, aşk, yengi, başkaldırı motif ve duygularıyla yoğrulmuş bir oyun türüdür. Oyunlarda göze ilk çarpan unsur gurur ve heybetli duruş halidir (Avcı,2012:568).
Araştırmacılar tarafından farklı şekillerde yorumlanan zeybek figürlerinin hemen hepsinde bir başkaldırı ifadesi görmek mümkündür. Bu yorumlamalardan bazılarını açıklamanın konunun anlaşılması açısından yerinde olacağını düşünüyorum. Bazı araştırmacılara göre zeybeklerin oynarken parmağını şaklatması, gerilmesi; karşı koymanın ve dağlara yaslanmanın ifadesi olarak düşünülmektedir. Kimi görüşlere göre zeybek oyunlarında eli toprağa değdirme motifi ayin kalıntısı ve “şeytanla bir olma” nın anlatımıdır (Avcı,2012:574). Zeybeklerin kolları aşağıda olarak gezinmesi yırtıcı kuşun uçmaya hazırlanması, kolların havaya kalkması, kuşun kanatlarının açılması; eller yukarıda olarak devinimsiz heykelleşme, kuşun havada süzülüşü; çömelmeler kuşun ansızın yere konmasının canlandırılmasıdır (Avcı,2012:575). Şaman inancına göre göğün en güçlü kuşu olan kartal ile haksızlığa başkaldıran zeybekler arasında pekâlâ ilişki kurulabilir.
Sonuç olarak tarihsel derinliği hakkında kesin sonuçlar olmamakla birlikte bütün veriler ışığında kaynağını Türk kültüründe kahramanlık olgusundan, başkaldırıdan, yapılan haksızlıklardan alan zeybeklik kültürünün Cumhuriyet’le edebiyatımızda yankı bulan, ezilenin sesi olan toplumcu gerçekçi anlayışla örtüştüğü görülmektedir. Bununla birlikte siyasal ve sosyal şartlar sebebiyle önemini yitiren zeybeklik olgusu yerini sanatsal bir düzene bırakmış ve zeybek dansları olarak günümüze yansımıştır. Bu danslar sahip olduğu görsel zenginlikle birlikte bize zeybeklik kültürü hakkında önemli mesajlar vermektedir. Danslar ait olduğu kültürle birlikte yorumlandığında başkaldırı dansı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da bizi zeybek kültür ve danslarına toplumcu gerçekçi yaklaşım ışığında bakmaya yönlendirir.
Kaynakça:
Avcı, Ali Haydar, Zeybeklik ve Zeybekler Tarihi, E Yayınları, 2012.
Güven, Merdan, Türk Halk Oyunlarının Şamani Kökleri, Fenomen Yayıncılık, 2013.
Sak, Saba, Türk Sinemasında Efelik Kültürünün Yansımaları, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türkiyat Araştırmaları Anabilim Dalı , Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2012.
Moran, Berna, Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, 2004.
Fotoğraflar:
tufak,ankaenstitüsü, bianet ve milliyetblog internet sayfalarından alınmıştır.