Yarım Yüzyıllık Okuma Serüveni: Mariana Venero

Yarım Yüzyıllık Okuma Serüveni: Mariana Venero

Sevdiğiniz bir kitabı en fazla kaç kez okuyabilirsiniz? İki? Üç? Başucu kitabınız olduğunu varsayalım; on kez veya onlarca kez? Belki. Ancak şimdi bir kitabı yüzlerce kez okumanın şaşırtıcı hikâyesini dinlemek üzere Küba’ya, Mariana Venero’ya doğru yola çıkıyoruz.

Mariana’nın, bir Gabriel García Márquez başyapıtı olan Yüzyıllık Yalnızlık’ı kaç kez okuduğunu söylemeden önce onu ne zamandan beri okuduğunu söylememiz gerekiyor belki; neredeyse yarım yüzyıldır!

“Onu 510 kez okudum. Çünkü ne zaman kendimi kötü hissetsem veya bir problemim olsa onun bir sayfasını açarım ve bana duymak istediğim şeyi söyler ya da hissettirir.”

diyor La Loca del GABO (GABO delisi) lakabıyla anılan Mariana.

Arjantin ve Küba yayınevleri arasında bulunan sözleşme sayesinde Mariana, Yüzyıllık Yalnızlık ile basımından bir yıl sonra 1968 yılında ilk kez tanışır ve o dönem Editorial Oriente yayınevinde çalışmaktadır. Şefinin isteğiyle kitabın basımının düzenlenmesinde çalışan Mariana, eseri ilk okuyuşunu şöyle anlatıyor: “onu ilk okumaya başladığımda 48 saat içinde bitirdim. Sadece yemek için ara verdim ve uyumadım. Kitap beni Aureliano Buendía’nın babasına söylediği ilk cümleden yakaladı ve daha o an sevmeye başladım.”

Mariana’nın Yüzyıllık Yalnızlık sevgisi, kitabı kızına sanki çocuk hikâyeleriymiş gibi okuyacak denli büyüktür. Tabii kızı on sekiz yaşına gelene dek, küçük bir çocuk için okunmasının uygun olmayacağını düşündüğü bölümleri çıkararak.

Gabriel García Márquez’in sol hareketiyle bağlantılı ilişkileri onu çeşitli sebeplerle birçok kez Küba’ya taşır. Yazar, Fidel Castro ile ilk kez 1953’te, Küba Devrimi zaferle sonuçlandıktan hemen sonra bir araya gelir ve zamanla Küba halkıyla arasında güçlü bir bağ kurmasının yanında Castro ile de basılmadan önce kitaplarını okuması ve hatta düzeltmesini isteyecek kadar yakın bir dostluğa sahip olur. Mariana ise bu ilk buluşmadan ancak yıllar sonra 1973’te García Márquez ile tanışma fırsatı bulur.

Mariana, defalarca okuduğu kitabın satırlarını artık ezbere bilir ama yine de zaman zaman ona kendinden bir şeyler katarak anımsamayı da ihmal etmez. Kendisiyle yapılan bir röportajda kitaba dair sorulan her şeye tümüyle doğru cevaplar vererek, romandaki kahramanları ve diyalogları yanına almış ve içselleştirmiş olduğunu görürüz.

Yarım Yüzyıllık Okuma Serüveni: Mariana VeneroMariana’nın Yüzyıllık Yalnızlık’ı ilk okumasının üzerinden 49 yıl geçti ve o “Aracataca’ya [1] gidemeyecek olmak en korkulu rüyam; biz Kübalılar, paramız olmadığı için seyahat de edemiyoruz” diyor.

Onun hikâyesinin bendeki yansıması ilk olarak sevdiğim kitapları düşündürmesi oldu. Mariana’nın bu sıra dışı denebilecek okuma deneyimi başta şaşırtıcı gelip obsesyon mu, adanmışlık mı diye sorgulamama neden olsa da böyle düşünmenin Mariana’nın Yüzyıllık Yalnızlık ile yolculuğuna haksızlık olacağını anladım. O, kendine özgü okuma serüveniyle edebiyatın yaşama dair en çarpıcı dokunuşlarından birinin kanıtı olup çıkıyor.

Bu elbette en açık ve basit ifadeyle bir yolculuk; Mariana bu kitabı okumadan en fazla iki ay geçirebiliyor ve her defasında kitabı okuması tıpkı ilk okumasındaki gibi kırk sekiz saatten uzun sürmüyor.

Onu -tekrar-  en son üç hafta önce okuduğunu söylese de gerçekte bunun sonuncu kez olmadığını biliyor.


[1] Aracataca, Gabriel García Márquez’in doğduğu ve eserlerini yazarken ilham aldığı kasabanın ismidir.

Kaynakça:
www.semana.com

Yorum yap

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen adınızı buraya girin