“Salı tam onda, cumartesi tam onda, perşembe tam onda…” Çağrılısınız.
“Salı tam onda, cumartesi tam onda, perşembe tam onda…”
Tam onda. Çağrıldınız. Ve bu çağrılı olma durumu ne reddedilebilir, ne davete icabet etmemenin bir bahanesi olabilir ne de istenirlik içerir.
Bir daha gitmeyeceğim, diye geçirebilirsiniz içinizden ya da bunu yüksek sesle ifade edebilirsiniz gitmeme kararı, başka biri – örneğin sevdiğiniz, size yakın duran biri – tarafından onaylansın diye. Alacağınız cevap basittir: “ Sen gitmezsen onlar seni almaya gelir, o zaman hep ellerinde olursun.”
Zaten hep ellerindesinizdir oysa. Zaten umudunuzu, yaşama sevincinizi, ruhunuz ve aklınızı ellerinde tutuyorlardır. Onların olmuş bir sizle karşılaşmak kâbusunuzdur artık. Böyle bir hayatta dileyebileceğiniz tek bir şey kalmıştır:

Delirmeyelim. Ha ha delirmeyelim.
Çavuşesku döneminde, Rumen gizli servisiyle çalışmayı reddettiği için işinden olmuş ve sonrasında ülkesini terk etme durumuna gelmiş Herta Müller’in otobiyografik izleri ustalıklı bir kurguyla gizlediği romanı Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım, baskıcı devletin merceğine girmiş adsız bir kahramanın kısa bir tramvay yolculuğunu uzun bir yaşam dökümü olarak çıkarıyor okurun karşısına. Devletin tüm varlığı, tüm organlarıyla Demokles’in Kılıcı’na dönüştüğü, insani her arzunun, daha insani ya da iyi yaşama isteğinin vatan hainliği şüphesine dönüşerek, devleti kapı önünüzün daimi izleyenine dönüştürdüğü bir toplumda genç bir kadının hayatının, somut ve soyut işkencenin gözle görülür haline dönüşmesi işten değildir. Sorguya çağrılı olduğunuz günle çağrılı olmadığınız günler arasındaki mesafe gün gün daralırken kendinizle aranızdaki mesafe açıldıkça açılmaktadır. Delirmenin kıyısında hayatınızın geçmiş ve bugünü kapsayan panoraması bir tramvay yolculuğunda kendini açık edebilir’in romanıdır Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım.
Çağrılı olduğu, tam ondaki, sorgusuna gitmek üzere bindiği tramvay yolculuğunu artık kendisi olmayan kendisiyle hesaplaşmanın yolculuğuna dönüştüren isimsiz kadın kahramanımızın çocukluğundan başlayan hayal kırıklıklarının uzun bir listesini çıkarmakta olduğunu izliyoruz sayfalar ilerledikçe. Hayatında iz bırakan erkekleri – babası, dedesi, ilk kocası, eski kayınpederi, ilgisine karşılık bulamayışın acısını onu devlete ihbar ederek çıkarmaya çalışan adam, ikinci kocası ve sorgucusu / işkencecisi – kendisiyle arasındaki mesafenin açılmasının mimarları olarak tek tek sahneye alışının izini sürüyoruz bir yandan da. Kendisine, hayatına dair önemsiz, hatta çocuksu kimi isteklerinin siyasal ve toplumsal faşizmin oyuncağına dönüşmesinin serüvenini okuyoruz tramvay sorgu odasının yer aldığı sokağa doğru ilerledikçe. Bugün düne karışıyor ve dün bugünü çirkinleştirip insanın kendisiyle yüzleşmesini karanlık bir hikâyeye dönüştürüyor. Sürekli arkasını, kapı önünü, komşusunun dikkatli bakışlarını kollayarak yaşamayı öğrenmiş kahramanımızın, söz konusu öğrenmişliğinden duyduğu tiksintinin evliliğine, işine, yaşadığı kentin sokaklarına yayılırken tüm bunlarla mücadele edebilmek için, kim bilir nereden bulup çıkardığı küçük sevinçlerinin naçarlığını romanın kahramanından önce seziyoruz.
Herta Müller’in kahramanının dünü ve bugünü arasındaki köprüyü kurmak amacıyla kullandığı bilinç akışı tekniğinin zaman zaman olaylar arasındaki bağı kurmada okuru zorladığı düşünülebilirse de, hikâyenin güçlü kurgusu, hikâyede anlatılanların gerçeklik ile bağından şüphe etmeye mahal bırakmayan anlatımı okurun zihninde faşizmin gölgesinin belirmesini sağlayacak kadar güçlü. Tramvay ilerledikçe, zaman dünden bugüne, bugünden düne yer değiştirdikçe sorguya gitmekte olan kahramanın kendisiyle karşılaşmaktan duyduğu hoşnutsuzluğu okura bire bir hissettirecek kadar başarılı anlatım, hikâyenin okurunun zihninde yer etmesini mümkün kılıyor.
Karanlık bir roman Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım. Karanlığı oranında da etkili. Üstelik bu topraklarda doğmuş, büyümüş okurun içini sızlatacak kadar da tanıdık. Ondandır ki, romanın kahramanının son dileğine içtenlikle katılıyorsunuz kitabı bitirip kapatmadan az önce.
Delirmeyelim.
Ha ha delirmeyelim.
Melek Ekim Yıldız
Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım
Herta Müller
Türkçesi, Mustafa Tüzel
Siren Yayınları