Çocukluğun Gerçekliği: Hayaller

Pam Munoz Ryan Peter Sis

“Dünyaların en büyüğünde, gemilerin en küçüğünü hangi maceralar bekler?”

Despot ve hayata sadece kendi doğrusu üzerinden bakan bir baba için tatsız bir deneyime dönüşebilir şair ruhlu bir çocuk. Tam da böyle yaşıtlarından her yönüyle farklı, gerçeklik duygusu hayalleriyle sabit, kelimelerle arası her şeyden iyi, ruhu ince, kırılgan ve okumanın değerini yasaklar yoluyla öğrenmek zorunda kalan bir çocukla tanıştırıyor bizi ABD’li yazar Pam Muñoz Ryan, Hayalperest adlı kitabında.

Daha doğru bir ifadeyle, bugün adını tüm dünyanın bildiği, yaşamı ve şiirleriyle geçmişten günümüze konuşulmaya devam eden büyük bir şairin çocukluğuna doğru yolculuğa çıkıyoruz Hayalperest ile. O çocuk, yazarın deyimiyle çok şarkılı bir kıtada yaşar. Gözlerini kapattığında bile etrafında uçuşan kelimeleri fark eder, komşusu olmadığı halde çitin öte yanında hayali bir arkadaşın varlığına inanır, yağmurla gelen sesleri gizemli bulur, en basit gündelik olayları bile şiirsel bir algıyla sorgular ve gerçek dünyaya ancak demir yolu işçisi babasının işten gelen ayak sesleri sayesinde döner. Çocuğun ismi Neftali’dir ve bu isme sahip olduğu sürece dilediği kadar hayal kurma, yazı yazma veya okuma hakkına sahip olamayacaktır. Tüm bunlar, babasının katı ruhsal yapısının çok dışında olan zararlı şeylerdir.

Çocukluğun Gerçekliği HayallerRuhu gibi bedeni de çelimsiz ve kırılgan görünen Neftali’yi, başta babası olmak üzere herkesin, kişiliği ve fiziksel görüntüsüne dair yaptığı yorumlar esasında derinden yaralar. Kardeşleri Rodolfo ve Laurita’dan pek çok yönüyle farklı olsa da babasının tüm kardeşleri aynı kefeye koyan taleplerini yerine getirmek zorunda kaldığında elinden geleni yapar. Ailecek gittikleri bir yaz tatilinde, yaşadığı tüm korkuya ve bu korkuya neden olan öfkesine rağmen, babasının Neftali’den denize açılıp yüzmesini istemesini kendi sınırlarını bir hayli zorlayarak yerine getirir ve bunu her zaman tatsız ve ürkütücü bir deneyim olarak anımsar. Hafızasında yer edecek bir diğer anı yine aynı tatil döneminden, rastladığı bir kütüphaneden alamadığı kitaplarla ilgilidir. Kütüphanede bulunan yaşlı adamın, Neftali’nin “kitapları götüremem, okumam yasak” cümlesiyle birlikte ona okuması için bir kulübeyi göstermesi ve bir çocuğun okuma serüveninin yasaklarla, kaçamaklarla tutku haline gelmesi güçlü bir anı olarak yer eder.

Neftali’nin sorunları okuma yasağı ile bitmez. Büyüdükçe, kendi çizdiği yoldan ilerlemeye çalıştıkça, babasının sert sözleri Neftali’nin yolunu kesen ve hesapta olmayan yönlendirme tabelaları halini alır. Okuma aşkıyla perçinlenen yazma serüveninden vazgeçecek değildir fakat kendisini olduğu gibi kabul etmekten uzak görünen babasını anlamaya çalışır; okuma ve yazmasının babasını utandıracağını bilerek buna çözüm arar. Tüm bu his ve heyecan bulutu içerisinde, kendisine destek olan iki kişiden biri üvey annesi Mamadre, diğeri ise tümüyle vicdani duygularla gazetecilik mesleğini sürdüren Orlando dayıdır. Orlando dayının Neftali için önemi, ona yolu açan kişi olması nedeniyledir. Neftali pek tabii babasının isteği üzerine demir yolunda çalışacak veya ticaretle uğraşacak değildir. Henüz 14 yaşındayken aldığı bu kararla Orlando dayısına gider ve gazetede çalışıp çalışamayacağını sorar. Orlando dayı yeğeninin heyecanına ortaktır fakat Neftali’nin babasının onayını almak zorunda olduklarını da belirtir. Yazar Pam Muñoz Ryan, babasının cevabını korku ve merakla bekleyen heyecanlı çocuğun hislerini şöyle aktarır:

Çocukluğun Gerçekliği Hayaller“Neftali eve yürürken babasının ona izin vereceği uygun bir an hayal etmeye çalıştı. Ama başaramadı. Görebildiği tek şey, yolunu tıkayan, kara pelerinli, heybetli bir figürdü.” İzin, “havailik bu” yorumuyla gönülsüz çıkar ve çocuk ertesi gün okuldan sonra dayısının ofisinde çalışmaya başlayarak hayatının yönünü artık daha keskin belirler. Neftali, ilerleyen yaşlarında kararının ardında dururken babasını üzmeyecek, roller değişecek, olgunluk Neftali’nin payına düşecektir. Şiirler yazmasının babasında yaratacağı hayal kırıklığının önüne geçmek için bulduğu çözüm bir yanıyla hüzünlüdür. Bir gün odasında, yerel gazetede Çek bir yazarın kitapları üzerine yazılmış bir makaleyi okurken yazarın ismini egzotik ve güzel bulur, “keşke benim de böyle bir adım olsa” diyerek ismi bir kağıda not alır: NERUDA. Hemen ardından kitap rafından İtalyanca bir şiir kitabı seçerek, içinden Paolo isminde karakterin geçtiği bir şiire rastlar, onu İspanyolcaya uygun olan isimle değiştirip bir önceki ismin yanına yazar ve sesli okur: PABLO NERUDA.

Böylece, yazdığı şiirlerden biri hem üniversite gazetesinde hem de Santiago gazetesinde bu isimle yayımlanacak, Neftali’nin babası ise şair bir evlada sahip olmaktan küçük düşmemiş olacaktı.

Şair, hayallerini en büyük gerçeklik olarak benimsemiş bir çocukluktan geliyor ve “şiir yazanın değil, ona ihtiyacı olanındır” diyordu.

Peter Sis illüstrasyonlarıyla hem çocuklara hem de yetişkinlere ilham kaynağı olabilecek bu kitap, Pablo Neruda ile ilgili yazılmış masalsı bir gerçeklik tadında ve gerçeklik karşımızda:

“Pablo Neruda’nın şiirleri, çamurun içinden ağır adımlarla geçti. Tarım işçisi, dizelerini okuyup, “Elleri, toprağı benim ellerim gibi işledi,” dedi.

Şiirleri, köşklerin kapılarını çaldı. Zengin, dizelerini okuyup, “Benimle aynı basamaklardan çıkmış,” dedi.

Şiirleri, “Ekmeği yoğururken ne hissettiğimi biliyor,” diyen fırıncının masasında durdu.

Şiirleri, kaldırım taşlarını arşınladı. Dükkân sahibi, tezgâhının üzerinden eğilip onları müşterilerine okurken şöyle dedi: “Onu tanıyor musunuz? Benim kardeşim olur.”

Şiirleri, insanların elden ele dolaştırdıkları kitaplar oldu.”

Pablo Neruda’nın bıraktığı evrensel iz, minik Neftali’nin Şair Neruda üzerinde bıraktığı izin görkemli bir yansıması olarak kabul edilebilir. Zaten çocukluk dediğimiz, insan hayatının en lirik kesiti değil midir?

Hayalperest
Yazar:Pam Muñoz Ryan
Özgün Adı:The Dreamer
Resimler:Peter Sis
Yayınevi:İthaki
Sayfa sayısı:371

Yorum yap

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen adınızı buraya girin