Faust, Bir Dünya Edebiyatı Kahramanı

Gürsel Aytaç

Faust

Alman Edebiyatı’nda en ünlenmişleri 20. yüzyılda Thomas Mann’ın romanı “Dr. Faustus”dan önce, 19. yüzyılda Goethe’nin tiyatro eseri “Faust”dan da önce 17. yüzyılda halk kitaplarının (Volksbücher) efsane kahramanı, İngiliz Edebiyatı’nda Christopher Marlowe’un (1564-1593) “The Tragical History of Doktor Faustus” unda (1594) büyücülükten bilim adamlığına yükselen bir kahramandır Faust.

Kısacası, bugün dünya edebiyatında sayısı binleri bulduğu söylenen irili ufaklı birçok edebiyat ürününe konu olmuş, ama kurmaca katına geçirilmeden önce gerçekten 16. yüzyılda yaşamış bir kişiliktir. Onun ilginç hayatı, karakteri kurmaca düzeyde ele alınırken tabii ki yazarının, çağının dünya görüşüne göre yorumlanmış, bazı yanları vurgulanırken bazı yanları neredeyse görmezden gelinmiştir.

Faust
Johann Wolfgang Von Goethe

Alman Edebiyatı Aydınlanma döneminin ünlü yazarı Lessing (1729-1781), Sturm und Drang döneminde Lenz, “Die Hollenrichter” fragmanında (Cehennem Yargıçları) (1778), yalnızlığını, aşksız hayatını, Faust’un lanetini Cehennem Azabı olarak işlerken Klinger; romanı “Fausts Leben, Taten und Höllenfahrt” (Faust’un Hayatı, Eylemleri ve Cehennem Yolculuğu)nda (1791) Faust’u kötümser bir bakış açısıyla, insanın gerçek olgunlaşmasının devlet, toplum ve kilise ile engellenişini öne çıkarır. Alman Romantizminde Arnim (1781-1831), “Die Kronenwärter” (1817) romanında; Grillparzer (1791-1872), Faust fragmanında (1811); Voss’un 1823 yılında, Holteis’in 1829 yılında yazdığı eserlerde; Bernhard/Spohr’un 1814’teki operasında Faust karakteri hep vardır, ama yazıldığı dönemin izlerini taşıyarak. Andığım bu eserleri Alman edebiyat tarihinde yer alan Faust konulu başka eserlerle zenginleştirmek mümkün. Ne var ki hepsi Goethe’nin “Faust”unun gölgesinde kalmıştır.

Alman Edebiyatı’nın Faust’a 500 yılı aşkın bir süredir gösterdiği bu ilgiyi Alman mantalitesine bağlayanlar olmuştur.

FaustEdebiyata konu olduğu gibi tarihsel gerçekliği de olan kimse, Georg Faust adında biridir. 1480 yılında Knittlingen’de doğduğu ve “Schwarer Magier” (kara büyücü) olduğundan söz edilir. Bu sıfat, o yıllarda büyücülüğü, sihirle uğraşmayı meslek edinip bu işten para kazananlar için kullanılırmış. Halk arasında falcı, mucize şifacısı vb. olarak itibar gören bu kişiler, saraylarda alşimist (başka madenlerden altın elde etmeye çalışan) ve astrolog olarak biliniyordu. Georg Faust’a dönersek; Heidelberg’de Erfurt’da bulunup yükseköğrenim yaptığı, klasik kültür öğrendiği söyleniyor. Onun ölümünden hemen sonra büyücülük ve sihirbazlık üzerine çok sayıda kitap yayınlanır. Bunların çoğu ahlâkla ilintilidir. Adı bilinmeyen bir yazar Wolfen Bütteler el yazması olarak tanınan “Historia von D.Johann Fausten” başlıklı bir kitap kaleme alır. Spies adında bir yayıncı da bu esere dayanarak “Historia”yı basar ki halk kitaplarında yer alan Faust efsanelerinin de buna dayandığı savunulur. Marlowe, bu Spiess’in kitabındaki bilgilerden yola çıkmıştır.

Marlowe’un Faust’unun farklı yanları şöyle özetlenebilir: Spiess’de Faust, ilahiyatla yetinmeyip başka bilgilere mesela tıbba dadandığı için şeytanın eline düşmüşken Marlowe’un Faust’unun şeytanın eline düşme sebebi, normal yoldan edinilen bilginin üstüne çıkmak istemesidir. Bilgi, gerçi artık kötü sayılmamakta, ama baştan çıkarıcı ve tehlikeli görülmektedir.

Alman edebiyatının dünyaca ünlü “Faust”u, Goethe’nin yazımına 60 yılını verdiği ve bu anlamda onun hayatının eseri (Lebenswerk) sayılan manzum trajedidir. İki bölümlük eserin ilki 1808’de yazılmış, 25 yıl kadar sonra ikinci bölümü yayınlanmıştır. Her iki bölüm de yazıldığı dönemin izlerini taşır, yani birinci bölüm “Sturm und Drang” akımının ideal değerlerini ve konularını yansıtırken ikincisi Klasisizm’in ruhuna uygundur. “Faust”u tamamladıktan sonraki yıllarını düpedüz bir armağan olarak gören Goethe, bundan sonra ne yapıp ne yapmayacağına artık önem vermediğini söylemiştir. Eserinin içeride ve dışarıda gördüğü ilgi konusunda ise şöyle der:

“Sebep, herhalde şu olabilir: Burada, insanlığa acı ve huzursuzluk veren her şeyden etkilenmiş, insanlığın nefret ettiği her şeye de onun gibi sürüklenmiş, insanlığın arzuladığı şeyle mutlu olmuş bir insan ruhunun gelişim dönemi sonsuza kadar yaşıyor.”

Zaten Goethe’nin kendi Faust’unun başarısı olarak nitelendirdiği bu husus, yani Faustun erdemleri, tutkularıyla evrensel insanın temsilcisi oluşu onun sayısız esere konu olmasının da temel nedenidir.

FaustGoethe’nin Faust’unda belirgin özellikler, bilgiye susamışlık, yaşantı iştahı, titanizm ve aşk macerasıdır. Bunlar: İlk bölümde hayattan keyif alma ile bilgi peşinde koşma gibi iki zıt eğilim arasındaki gerilim biçiminde ortaya çıkar.

Faust’un bilgiye susamışlığı, öğrenmeyle, araştırmayla kolayca giderilebilecek bir meraktan öte bir şeydir. O, doğrudan doğruya dünyanın, hayatın özü, sırrı nedir sorusuna cevap aramakta, çeşitli bilim dallarında “hattâ ilahiyatta bile” bunu bulamamış olmaktan yakınmaktadır. Yaşantı iştahı aşk macerasında, sevdiği saf bir kızın bebek katili olmasıyla sonuçlanan bir “günaha” götürür genç Faust’u.

Her iki alandaki doyumsuzluğunu gidermek amacıyla şeytan Mephisto ile yaptığı anlaşma, “zamana geçme dur, ne güzelsin!” diyebileceği anı yaşama, merakının sonucudur. Hayatının çeşitli dönemlerinde yaşadığı, Mephisto tarafından gerçekleştirilen mucizevî olaylar onu aradığı doyuma ulaştıramaz, ama dilinden dökülen bir şart cümlesi “…olursa ancak, zamana geçme dur diyebilirim”i Mephisto, kendi çıkarına yorumlar ve Faust’u sona erdirir. Ama gökyüzünden melekler, Faust’u kurtarırken gerekçelerini “canla başla çabalayan insanı biz kurtarırız” sözleriyle duyururlar.

Goethe’nin eserine gerçi o en eski Faust efsanesi zemin oluşturmuştur, ama 16. yüzyıldakinden farklı olarak konu sembol katına yükseltilmiş, şeytan kötünün, insanın sürüklenebileceği, aklının çelindiği yaşantıların sembolü, melekler ise Tanrı’nın insanı iyi niyetini esas alarak affeden gücünün sembolü olarak işlemiştir.

Alman edebiyatında Goethe’den sonra Faust konusu enflasyonundan bile söz edilmiş, bu ise yüzyıl sonunda Ludwig Tieck’e “Anti Faust”u yazdırmıştır.

Fransız edebiyatında Faust konusunu ele alma cesaretini gösterenler arasında 1940 yılındaki “Mon Faust” başlıklı nesir dram fragmanıyla Paul Valéry, Rus edebiyatında M. Gorki (1938’deki tamamlanmamış romanı “Klim Samgin’in Hayatı” ile) anılır.

Alman edebiyatında Goethe’nin “Faust”u kadar olmasa da dünya çapında yankı uyandıran ikinci Faust konusu, Thomas Mann’ın Amerika’dayken 1947 yılında yayımladığı “Doktor Faustus” romanında karşımıza çıkar. Thomas Mann’ın Faust’u, çağdaş komponist Andrian Leverkühn’dür, onun kaderi ve karakteri Alman halkınınkiyle paralellik içinde ele alınmıştır. 1885 yılında doğduğu bildirilen Leverkühn’ün kendisi gibi romanın kurmaca figürü Serenus Zeitblom, okul arkadaşı Leverkühn’ün hayat hikâyesinin anlatıcısıdır, ama İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki Almanya hakkında bilgi vermeyi sürdürerek romanın ikinci bir katmanını
oluşturur.

Thomas Mann, bir müzik dehası olan kahramanının hikâyesini bir sanatçı romanı biçiminde Faust efsanesine dayandırarak işlerken anlatı dokusuna Goethe’nin Faust’undan alıntılar da katar.

Dünya edebiyatına, en azından Avrupa edebiyatına mal olmuş; zamanın ruhuna göre çeşitlemeler hâlinde karşımıza çıksa da varlığını korumuş, sembolleşmiş “Faust”un temel özellikleri, Goethe’nin kendi Faust’u için söylediklerinden pek uzak sayılmaz. Hayatın özünü, evrenin sırrını bilmek isterken öte yandan duygularının, içgüdülerinin tuzağına düşen, ama yine de Tanrı katında affedileceği ümidini taşıyan, kısacası insan evladının ortak kaderini temsil eden bir kahramandır o.


*Bu makale, ROMAN KAHRAMANLARI Ekim/Aralık 2011 8. sayıda yayımlanmıştır.

Yorum yap

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen adınızı buraya girin