“Zekâ” ve “Otorite”nin Savaşı: Gifted!

Zekâ ve Otoritenin Savaşı Gifted

2017 yapımı benim için özel bir filmden söz edeceğim bu yazımda size. Filmin yönetmen koltuğunda İnanılmaz Örümcek Adam (Amazing Spider-Man) filminden aşina olduğumuz Marc Webb oturuyor. Filmin senarist koltuğunda Tom Flynn otururken başrolde Chris Evans, Mckenna Grace ve Lindsay Duncan yer alıyor.

Filmde dayısı Frank’le birlikte yaşayan dehalık seviyesinde küçücük bir kızın hayatına değinilmektedir. Ancak zekâ ya da dahilik üzerine çekilmiş birçok filmden senaryo olarak ayrılmaktadır. Genellikle dehalık filmlerinde kişinin başarısı ve toplumdan sancılı kopuşu ele alınır. Bu filmde ise “deha” ve “otorite” kavramları bir arada işlenir. Diğer filmlerde kişilerin kendi beyinlerinin oynadığı oyunlar bu filmde maalesef ki bir otorite dayatması olarak çıkmaktadır. Film aracılığıyla “erk” kavramının yanlış anlaşılmasının acımasız sonuçlarını görürüz.

Tekne tamircisi olarak tanıdığımız Frank’in hayatını dolduran tek şey yeğeni Mary’dir. Frank, Mary’nin potansiyelinin farkındadır. Onu oldukça iyi tanıyacak kadar gerçek paylaşımlarda bulunurlar. Yeğeninin hayattan zevk alması onun için çok önemlidir. Onunla oyunlar oynar, tekneyle gezer, kedilerden hoşlanmamasına rağmen Mary için engelli bir kedi ile de evini paylaşır. Mary’nin çocuk gibi yaşamasını ister ama Mary’nin sorularını asla geçiştirmez. Sorduğu bütün sorulara cevap verir. Frank, karşısındakinin bir birey olduğunun farkındadır.

http://https://www.youtube.com/watch?v=jmfj-YQ2Ooo

“Tanrı var mı?”
“Bilmem!”
“Söyle işte bir şey.”
“Bilsem söylerdim. Ama bilmiyorum. Hiç kimse bilmiyor.”
“Roberta biliyor.”
“Hayır, Roberta inanıyor. Bu da harika bir şey. İnanç düşündüğün ve hissettiğinle alakalı. Bildiğinle değil.”
“Peki ya İsa?”
“O adamı severim. Sözünün eri.”
“Peki Tanrı mı o?”
“Bilmiyorum. Bir fikrim var ama bu fikir benim. Yanlış olabilir. Seninkini ne diye bozayım.”

Ona bildiği her şeyi öğretir. Mary’yi büyütürken aklından çıkarmadığı tek bir gerçek vardır: Mary’nin yaşayacağı tek bir çocukluk hakkı vardır. Diğer çocuklar gibi!

Frank bunu acı bir şekilde tecrübe etmiştir. Kız kardeşi Milenyum Problemleri’ni çözmek için çocukluğundan itibaren bitmeyen katı bir eğitime tabi tutulmuştur. Hiçbir anı biriktiremeden ve çocukluğunu yaşayamadan büyür. Bu durumlarla baş edememiş ve ölümün sakin alanına bırakmış biridir kız kardeşi. Bu nedenle Mary’nin yeteneğine inanmakla beraber Mary’nin yaşıtları gibi büyümesi gerektiğine inanır. Onu bir devlet okuluna gönderir ve farkı hızla anlaşılır.

Zekâ ve Otoritenin Savaşı GiftedMary, Frank ve komşuları Roberta (Octavia Spencer) ile süren sakin, sevgi dolu yaşamları Mary’nin yaşıtı bir çocuğu kitap ile yaralaması sonucu kaosa dönüşür. Kızının ölümünün ardından torunu Mary’nin varlığını tanımayan büyükanne Evelyn, okulun bilgilendirmesi nedeniyle torununun matematik başarısını öğrenir ve kendisine bulduğu kurbanla yeni heyecanlara, hayallere kapılır.

Filmde üzerinde düşünülmesi gereken süreç daha doğrusu “tavır” burada başlar.

Evelyn kızına yaptığı kötülüğün farkında değildir. Kızının bu baskıya dayanamayarak intihar ettiği gerçeğini de asla kabul etmemektedir. Gözünü, kızının adını Milenyum Problemleri’nden “Navier Stokes Porblemi”ni çözen insanların arasına yazdırma hırsı bürümüştür.

Burada kilit nokta bir otorite olarak annenin belirleyici tavrıdır. Düşünün ki kızı, ölümü yaşadığı hayata tercih etmiş, ölümü daha anlamlı bulmuştur.

Annesinin bu hareketinin altında kendi başarısızlığı yatmaktadır. Kendisi de matematik alanında bir hayli başarılıdır. Ancak zayıflığına yenilmiş, aşık olmuş, evlenmiş ve iki çocuğun arasında matematiğe zaman ayıramamıştır. Kendi başaramadığını çocukları üzerinde adeta bir projeye dönüştürmüştür. Nitekim kızına göre başarısız bulduğu oğlu Frank bile felsefe bölümünde yardımcı profesördür ancak kız kardeşinin kaybından sonra mesleğini, yaşadığı yeri, kısacası kız kardeşinin ölümünden önceki bütün yaşamını terk etmiştir.

Frank de dolaylı olarak kız kardeşinin intiharında kendi hatası olduğunu düşünmektedir. İntihar ettiği gün Frank’e gelmiş, konuşmak istediğini söylemiştir. Frank o gece randevusu olduğu için eve döndüğünde konuşabileceklerini söylemiş, eve döndüğünde de kardeşinin cansız bedenini bulmuştur. Frank bu olaydan “acı dolu bir anlam” çıkarmayı başarmıştır.

Zekâ ve Otoritenin Savaşı GiftedPeki çocuklar “anne” ya da “baba”larının bir projesi midir gerçekten? Bu adil bir yaşam biçimi midir? Sanat eserlerinde sık sık karşımıza çıkan bu otorite sorununun temeli nedir?Kafka, Dönüşüm romanında baba otoritesinin baskısıyla böceğe dönüşmemiş midir? Oğuz Atay, haykırmamış mıdır Tutunamayanlar eserlerinde “Selim büyük adam olamayacağını hissediyordu. Belki Türkiye savaşa girerse, Selim’in büyük adam olma meselesi unutulur ve Selim de bu kadar insana mahcup olmazdı.” cümleleriyle dünyaya. Nice örnek sıralayabiliriz ve hepsinde de bir “arayış” veya “kayboluş” hikayesine tanık oluruz.

Frank, bunların farkındaydı. Annesinin hırslarına kurban ettiği yaşamlarına, küçücük bir yaşam daha eklemeye niyeti yoktur.

“Sevgi, paylaşım, bilgi” gibi birçok değeri sorgulamanızı sağlayacak filmle bir an buluşmanız dileğiyle…

Yorum yap

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen adınızı buraya girin