Hugo ile Gavroche Nasıl Karşılaştılar?

Gavroche

Kendine kentleri mekân seçmiş romanlarda, genç külhanilere, sokak çocuklarına sıkça rastlanır. Bunların hemen hepsi, çelimsiz ve kara kuru yaratıklardır; ezik olanların yanı sıra, atakları da vardır.

Kaybolup gidene kadar, kentlerin gizli makinesi etrafında, birer pervane misali, fır fır dönerler. iri gözlerindeki meraklı ve ürkek bakışları, bilgece bir suskunluk perdeler. Onlar, büyük kentlerin vicdanıdırlar. Gündelik yaşamın gelip geçici işlerinin sınırlarını zorladıkları da olur. Sosyal dönüşümün en sıcak anlarına katılanları da vardır; Parisli Gavroche da bunlardan biridir…

Victor Hugo, 5 Haziran 1932 günü Palais Royal’in bahçelerinde gezintiye çıkar. Niyeti, uzun bir yürüyüş yapıp “Kral Eğleniyor”un son bölümlerini kafasında biçimlendirmektedir. O günlerde 30 yaşını bitirmiş olan genç yazarın bir alışkanlığı da, yazılarını yürürken düşünmektir. Gününün verimli geçeceğini, akşam yazı masasının önüne dikildiğinde           -Hugo’nun yazı masası, yüksek bir kürsü tarzındadır ve ayakta yazar– stilosunun beyaz kâğıt üzerinde ahenkle akıp gideceğini ummaktadır. Evet, “Kral Eğleniyor”un satırları akıp gidecekti. Ne ki, genç Hugo bu tiyatro oyununun daha ilk temsilinde, “… Monarşi ve özgürlük adına…” yemin ederek tahta oturan Louis-Philippe tarafından yasaklatılacağı aklının ucundan bile geçmez… Önsözünde romantizm akımının düsturu olacak fikirlerini açıkladığı “Hernani” piyesinin muzaffer şairi, Paris güneşi altında sözcüklerini araya araya gezinirken, birdenbire polislerle burun buruna gelecektir.

Millet Meclisindeki cumhuriyetçi grubun başkanı general Lamarque’ın cenaze töreni sırasında patlak veren gösteriler, o gün, giderek bir ayaklanma boyutuna varacaktır.

Paris halkı, üzeride “Ya hürriyet, ya ölüm” yazan bayrağını açınca Louis-Philippe’in askerlerini karşısında bulacak, Paris sokaklarında yine barikatlar kurulacaktır…

Aslında Halkın Dostları Derneği ve diğer devrimci örgütler, sadece bir gösteri düzenlemek istemişler; ama sonunda, gelişmeler bir ayaklanmayla noktalanmıştır. Göstericiler, üzerinde “Ya hürriyet ya ölüm” yazan kırmızı bir bayrak çıkartınca, askerler de onların üzerlerine ateş açacaktır. En sonuncuları topçu ateşiyle yıkılan barikatlarda, 5 ve 6 Haziran 1832 günü, ortalık kana bulanacaktır.

Devir, bankerlerin devridir. 1830 Temmuz’unda, Banker Lafitte’in ortağı Orléans Dükü Louis-Philippe önce “Olağanüstü Kral Vekili” ve daha sonra da, kral ilan edilmiştir. Krallık tahtına kurulanlar, bankerler ve borsa krallarıdır. Sanayicilerin pabucu dama atılır; 180 yıl öncesinin Fransa’sı, bir büyük hırsızlıklar ve yolsuzluklar dönemi yaşamaya başlar…

Ayaklanmayı bastırmaya çalışan hükümet güçleri Palais-Royal’in bahçelerini de boşaltıp halka kapatırlar. Polisler, kenti denetim altına almak için, isteksizce dört bir yana savrulurken Victor Hugo, Kral Eğleniyor’un satırlarını düşünmeyi bir tarafa bırakıp Saumon Geçidi’ne yönelir. Silah seslerini duyduğunda, bir köşeye sinip isyancıların hükûmet güçleriyle çarpışmalarını izler.

Gavroche
Victor Hugo’nun, “Dalıp gitmiş Gavroche” diye not düştüğü desen… Paris’te, Place des Voges’daki Victor Hugo Müzesi’nde yer alan bu çizimler, muhtemelen 1860- 1862 yılları arasında çizilmiştir.

İlk Karşılaşma, Bir Öğle Yemeğinde…

Ertesi gün Hugo, şair dostu Emile Deschamps’ın evinde öğle yemeğine davetlidir. Orada ortak dostları Jules de Rességuier’ye rastlar. Rességuier, Saint-Martin Sokağı’ndaki barikat savaşını izlemiştir; sofrada, barikatlarda yaşananları en ince ayrıntısına kadar aktarır. Daha sonraki yıllarda, Sefiller romanına 5-6 Haziran Ayaklanması’nın geniş bir tablosunu yerleştirmek istediğinde Hugo, Rességuier’nin anlattıklarından yararlanır. Ayrıca o günlere ait bazı yayınları gözden geçirmekten de geri kalmaz. Temel kaynağı, cumhuriyetçi gazeteci Rey-Dusseuil’ün hemen hiç tanınmayan Saint-Méry Dehlizi adlı yapıtıdır. Yayımlanır yayımlanmaz el konulup bütün nüshaları imha edilen bu kitap, ayaklanmayı olduğu gibi dile getirmektedir. Nitekim 1833 Şubat’ında yargılanan gazeteci Rey-Dusseuil, Kraliyet Savcısı tarafından, “yalan yanlış şeyler yazmakla” değil, “isyana teşvik”le suçlanmıştır. Cumhuriyetçi milletvekili ve avukat Joly de, müvekkili Rey-Dusseuil’ü savunurken, kitabın yalnızca “tarihî gerçekleri” aktardığını kanıtlamaya çalışır. Hatta ayaklanmada ölenlerin isim listeleriyle Rey-Dusseuil’ün kitabında adı geçenlerin karşılaştırmasını yapar. Ancak ayaklanmada ölenlerin listesi tam değildir ve bazı isimler üzerinde tereddütler vardır.

Victor Hugo, 5-6 Haziran Ayaklanması’nın bütün ayrıntılarını Rey-Dusseuil’ün kitabından alırken olayların kurgusunu değiştirmez; yalnızca isimlerle oynar. ReyDusseuil’ün kitabında “Joseph” adlı bir işçi çocuğundan söz edilir; Joseph, babası Julien’in peşinden barikatlara gelmiştir. Tıpkı Hugo’nun Gavroche’u gibi, Joseph de savaşmak ister. Baba Julien de tıpkı Hugo’nun Marius’u gibi, çocuğunu kesin bir ölümden kurtarmak için, eline bir mektup tutuşturup barikatların dışına yollar. Ancak Joseph, mektubu teslim ettikten sonra yeniden barikatlara dönecektir…

Hugo aradığını bulmuştur. Oturup Gavroche’un resimlerini bile yapar: “Gavroche altı yaşında”, “Gavroche on bir yaşında” ve “Dalıp gitmiş Gavroche” lejandlarını taşıyan bu desenler, çini mürekkebiyle çiziktirilmiş figürlerdir. L’Illustration dergisinin 18 Haziran 1932 tarihli sayısında, “Gavroche’un Yüzüncü Yılı” adlı yazısında, tarihçi Raymond Guyot, Hugo’nun “Dalıp gitmiş Gavroche” adını taktığı bu desenini, ilginç bir biçimde yorumlar:

Hugo, Paris sokaklarının bu garip yumurcağını kal dırım kenarına, bir mazgalın dibine oturup arkasına da yuvadan düşmüş yavru kuş misali, gülünç bir yaratık yerleştirir. Bu yavru kuş, belki de bizzat Gavroche’un simgesidir.

Bir Sokak Çocuğunun Portresi

Gavroche
Victor Hugo’nun çizgileriyle, “Gavroche on bir yaşlarında”.

Gavroche 1820’nin kış aylarında doğmuştur ve Sefiller’in roman kurgusu içinde önemli bir yeri olan, romandaki birçok kahramanın yaşamını etkileyen Thénar- dier ailesinin çocuklarından birisidir. Ama evinden ve ailesinden hiç söz etmez. Ailesi mi onu sokağa emanet etti, yoksa ilk önce Gavroche mu ipleri koparttı, pek anlaşılmaz… Ancak Gavroche, tam bir örgütçüdür; Montparnasse semtinden Bastille’e, geniş bir ilişkiler ağına sahiptir. Paris sokaklarının tanınmış bir şahsiyetidir o… Gavroche’un dostu da vardır bu sokaklarda, düşmanı da… On iki yaşında olduğu halde, hukuk kurallarını hiçe sayarak, vesayeti altına aldığı kendinden daha küçük garibanları kollar. Birinci imparatorluk döneminde Bastille Meydanı’na kurulmuş tahta atın içinde barındırdığı Gavroche’un dostu da vardır bu sokaklarda, düşmanı da… On iki yaşında olduğu halde, hukuk kurallarını hiçe sayarak, vesayeti altına aldığı kendinden daha küçük garibanları kollar. Birinci imparatorluk döneminde Bastille Meydanı’na kurulmuş tahta atın içinde barındırdığı iki terk edilmiş küçüğü baba gibi gözetir. Sefalete düşmüş yaşlı bilgin Mabeuf’ü de rızıksız bırakmaz.

Gururludur Gavroche ve bu gurur onu her an tetikte tutar; hiçbir zaman lafın altında kalmaz. Esnafından polisine, her Parisliye bir çift sözü vardır Gavroche’un; hem de filozofça! Ekmek alacak parası çıkışmayıp da, fırıncı kadın tarafından dükkândan atılacağını anladığında, he men fırının kapısına yönelip ve “Sokağa girelim bakalım…” diye mırıldanır. Sokak her zaman onun en yakın barınağıdır.

Louvre Müzesi’ndeki Gavroche

Gavroche’un siyaset tecrübesi de sokaklardan gelir; 1830 Temmuz’unda Bourbon hanedanına karşı açılan bayrakların hemen dibinde yer almış, bir demokrat ve bir cumhuriyetçi olmanın ilk birikimlerini Tuileries Bahçeleri’ne, Louvre’a açılan yollarda edinmişti. Bu dönemle ilgili olarak Gavroche’dan kalan bir iz de, romantik ressam Eugène Delacroix’nın (1798-1863) “Halka Rehberlik Eden Özgürlük” adlı tablosundadır. iki metre altmış santim yüksekliğinde ve üç metre yirmi beş santim enindeki bu devasa yağlıboya tablodaki hâkim figür, “Hürriyet” simgesi genç kızdır. Başındaki Frigya bonesi, üstündeki uzun sarı eteği, açık göğüsleri ve çıplak ayaklarıyla, bu isyankâr tavırlı genç kız, zafere yürüyüşün bir ifadesidir. Zaten sol elindeki süngülü tüfeği ve sağ elinde yükselterek dalgalandırdığı “mavi-beyaz-kırmızı” bayrağı havaya kaldırışı da bu zafer edası içindedir. Bakışlarını da sağında yer alan diğer savaşçılara yöneltmiştir… Bir “Hürriyet ilahesi” havasındaki bu genç kadın, her haliyle 1789’daki Büyük Fransız İhtilâli’nin sans-culottes kitle- sini (baldırı-çıplaklar) ve “halkın egemenliği” kavramını anımsatır.

Bu tablo, Kral X. Charles’ın düşüşünü ve Louis-Philippe’in iktidara gelişini noktalayan 28 Temmuz 1830 gününü temsil eder. Paris’teki “1831 Salonu”nda teşhir edilecek olan tablonun ressamı Delacroix, 1830’da ağabeyine yazdığı bir mektupta, şunları dile getirecektir: “Modern bir konu seçtim, bir barikat; vatan için savaşmadımsa da, en azından onun için resmettim.”

Delacroix’nın bu modern alegorisi o denli özgün ve güçlüydü ki, Fransız halkının ortak hafızasına, ilerleyen Hürriyet’in simgesi olarak kazındığı gibi, Fransız Cumhuriyeti’nin ve hatta genel olarak demokrasinin de sembolü haline geldi… 1863’te Luxembourg Müzesi’ne ve 1874’te de Louvre Müzesi’ne kabul edilen tablo, 18. yüzyıl tarih resimciliğinin romantik ve devrimci coşkusunu sürdürürken, Picasso’nun Guernica’sının da habercisi olacaktı.

Tablonun ilk planında, taş ve tahta yığınlarının üstünde yatan üç ölü göze çarpar. Tablonun ikinci planında, bu ölülerin arkasında, ellerinde kılıçları ve tüfekleriyle barikat savaşçıları yer alır. Birincisi, başında hasımlarından ele geçirilmiş bir polis kasketiyle, yere yatmış ölülere bakan bir sokak çocuğu; ikincisi, belinde tabanca ve elinde kılıcıyla gözlerini genç kadına dikmiş bir işçidir. Kafasındaki kırmızı bandanasıyla bir başka genç işçi, yaralanmış ve yere düşerken yüzünü “Hürriyet ilahesi” genç kadına çevirmiştir. Sıkı sıkıya tuttuğu büyük tüfekle gözlerini barikattaki ölülere dikmiş gözüken üçüncü figür ise, sakallı, melon şapkalı, iyi giyimli bir gençtir ve bu figürle ressam, kendini temsil etmiştir. “Hürriyet ilahesi”nin solunda, bir askerden ele geçirilmiş fişekliğiyle, çifte tabanca barikatın tepesine hamle yapan “efsane çocuk” da, Gavroche’tan başkası değildir!

Şunun altını çizmek gerekir ki, Victor Hugo, 1831 Paris’inin yıllık resim sergisi salonlarında yer alan bu tablodan epey etkilenmiştir. Sefiller yazarının Gavroche ile ilk karşılaşmasıdır bu… Çok sonraları, bu sahneyi kaleme alırken Hugo, Gavroche’un dudaklarına bir halk ezgisi iliştirir:

“Zorladık sarayın parmaklıklarını;                                                                                     O gün kral Onuncu Charles’ın                                                                                           Bozuldu dengesi uçtu kellesi                                                                                           Nereye gidiyor güzel kızlar?
Hayda.”

Delacroix’nın Tablosundan Sefiller’in Sayfalarına

1832’deki 5-6 Haziran Ayaklanması’nın Gavroche’unu çizerken Hugo, onun nasıl barikatlarda cesetten cesede seyirttiğini, elindeki sepeti nasıl dişlerinin arasına sıkıştırıp, “cevizleri kırarak içini çıkartan bir maymun gibi” fişeklikleri nasıl boşaltıverdiğini uzun uzun anlatır. Delacroix’nın tablosunu gördünüz ise, bu anlatım size hiç de yabancı gelmeyecektir! Bu arada Hugo, Gavroche’a, 1830 Temmuz’undan kalma alışkanlığını bıraktırmaz: Gavroche yine günün havasına uygun dörtlükler mırıldanacaktır:

“Sevinç yeşerir hep yüreğimde,                                                                                         Bütün suç Voltaire’de.
Yoksulluk yazılmış alnıma,                                                                                         Bütün suç Rousseau’da.”

Barikatlarda kurşunlar vızıldadıkça, Gavroche’un dörtlükleri de sürüp gider. Her bir dörtlük, “boşluğu delerek yaklaşan bu yassı yüzlü canavarlara” ufak birer “fiske”dir. Gavroche bu oyunu başarıyla götürür; ne de olsa, mürekkep yalamış bir sokak çocuğudur o ve edebiyata da yatkınlığı vardır: Bir matbaada tam üç ay çıraklık yapmıştır. Dahası, anlı şanlı “Akademi” üyesi Baour-Lormian’ın ayak işlerine koşturmuş olmak da Gavroche’un dağarcığını epey zenginleştirmiştir.

Sefiller romanının müsveddelerini inceleyen edebiyat tarihçileri, Victor Hugo’nun Gavroche için düşündüğü ilk ismin, “Chavroche” olduğunu kaydederler.Şair Hugo bu sözcüğü muhtemelen “chevêche” (gece kuşu) ya da “caboche” (koca kafa) türü argo sözcüklerden türetmiştir. Böylece gazeteci Rey-Dusseuil’ün “Joseph”i ve ressam Delacroix’nın tablosundaki adaletsizliğe isyanın simgesi genç adam, “Gavroche” adıyla, Sefiller’in yüzlerce sayfalık dünyasına girer. Bu dünyanın en duyarlı, en iyi çizilmiş kahramanlarından biri olan Gavroche, yani bu “yüce ruhlu küçük” on iki yaşında son nefesini verirken, en muhteşem “sefil” olarak ölümsüzlüğe kapılanacaktır.


* Bu makale, ROMAN KAHRAMANLARI Temmuz/Eylül 2010 3. sayıda yayımlanmıştır.

Yorum yap

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen adınızı buraya girin