24.05.2017 Çarşamba akşamı Kamil Erdem Eski Datça’da okurlarıyla buluştu. 2000 yılından bu yana Datça’nın Mesudiye köyünde yaşayan Kamil Erdem Eski Datça’da yıllardır devam eden bir okuma grubunun toplantısında öykü dünyamızda heyecan yaratan ilk kitabı “Şu Yağmur Bir Yağsa” adlı kitabı hakkında grubun sorularını yanıtladı.
Eski Datça’nın büyülü atmosferine uygun bir mekân olan Datça Sofrası’nda yıllardır iki haftada bir toplanan okuma grubu, bu hafta Kamil Erdem’i ağırladı. Okuma grubunun yönlendiricilerinden Hüseyin Tüzün, 1999 yılından bu yana neredeyse aralıksız bir araya geldiklerini anlatıyor. Edebiyat ağırlıklı toplantılarında belirledikleri temalar üzerine konuşup tartışıyorlar. Bu tema bazen bir kitap oluyor, bazen bir şair ya da yazar, sanat akımı, özel gün olabiliyor. Ancak edebiyatla da sınırlı kalmayıp zaman zaman kendi hicivlerini yapıyorlar, fizik ve astronomi, mimari gibi çok farklı alanları da gündemlerine alıyorlar. Tabii bu konuları konuşup tartışabilmek için ciddi bir çalışma içerisine giriyorlar her defasında.
Bu kez konuları ve konukları “Şu Yağmur Bir Yağsa” ile Kamil Erdem. Öyküler okunmuş, içselleştirilmiş, kitabın satırları çizilmiş, yanlarına notlar alınmış. Söyleşiye geçilmeden önce grubun ritüeli haline gelmiş olan şiir turu yapılıyor. Herkes sırayla seçtiği şiiri ya da yazıyorsa kendi şiirini okuyor -şiir sayısında bir sınırlama yok. Bu tur tamamlandıktan sonra söyleşiye geçiliyor.
Kitabın içindeki kısa özgeçmişten tatmin olmamış grup Kamil Erdem’in hayat hikâyesini merak ediyor. Böylece Kamil Erdem’in samimi, acelesiz ve sıcak anlatımıyla yeni bir öykünün içine giriyoruz. 1945 doğumlu yazar. Erzurum’da Aziziye Postası, Hür Söz gibi yerel gazetelerin sanat sayfalarını hazırlayışlarından, gençliğinde Ankara’da Hüseyin Cöntürk, Bilge Karasu gibi edebiyatçıların evlerinde yapılan edebiyat toplantılarına katıldığından, Rus Dili ve Edebiyatı bölümüne geçişindeki Ataol Behramoğlu etkisinden, sendikacılık ve cezaevi yıllarından, 80’li yıllarda ilk öykülerinin yayınlandığı yakın arkadaşı Mehmet Taner’in çıkardığı Tan Seçkisi döneminden, Enis Batur’un yayın yönetmenliğini yaptığı derginin yazıhanesine Ece Ayhan’dan İlhan Berk’e, Selçuk Baran’a kadar birçok edebiyatçının geldiğinden ve o dönem kırk kadar kitap çıkardıklarından bahsediyor. Dikkatimi çeken konulardan biri Ankara DTCF Türk Dili Edebiyatı bölümünden ayrılırken burada edebiyat yapılmaz, edebiyatçı olunmaz anlayışıyla ayrılması. Bu konuyu biraz açmasını istiyorum. Edebiyat fakültesinin o dönemde edebiyata biçimsel yaklaştığı, bütüncül ve ilerici bir bakış açısının olmadığı ve bağnaz denebilecek yapıda olduğundan söz ediyor. Oradan ayrılıp DTCF Rus Dili ve Edebiyatı bölümüne geçtiği ve dört sene fakülteye devam ettiği, çeviriler yaptığı, o dönemde Cengiz Aytmatov’un Beyaz Gemi’sini ilk kez Türkçeye çevirdikleri ve Ekim Yayınları’ndan basıldığını anlatıyor. Gençlik döneminde Tan Seçkisi ve Ankara’daki birkaç edebiyat dergisinde daha öyküleri yayınlandıktan sonra yakın bir geçmişe kadar bir daha öykü yazmamış Kamil Erdem ancak okumanın hiç bitmediğini, çok ciddi bir okur olduğunu söylüyor.
Okuma grubu tarafından “Şu Yağmur Bir Yağsa” sayfa sayfa, cümle cümle, kelime kelime didiklenmiş, sorular yağmur gibi geliyor. Eski sözcük kullanımını sevdiğini söylüyor yazar, bunu da Türkçede bazı ifadelerin yeni türetilmiş sözcüklerle tam anlamını yansıtamamasına, kendisini tatmin etmemesine bağlıyor. Kitapta gördüğümüz özenli dil işçiliği, betimlemelerin derinliği, ayrıntıların zenginliği, uzun ancak anlamı kaybetmeden, rayından şaşmadan dizilen tümcelerden oluşan cümlelerini ise dilde gördüğü tekdüzeleşmeye, yüzeyselleşmeye, yeni gelişen pop-edebiyat türüne bir eleştiri ve karşı duruş olarak görüyor yazar. Kitaptaki neredeyse her öyküde geçen şairler, dizeler, şiirlere selam yollamalar ve yer yer şiirselleşen kendi anlatımı ile ilgili sorulara şairlere borcu olduğunu, şiir olmadan dünyanın olmayacağı cevabını veriyor ve sıkı bir şiir okuru olduğunu dile getiriyor. Öykülerinde geçmişle ve iktidarla bir hesaplaşmanın hep olduğunu, ancak öfke ve intikam hislerinin ise bireysel hisler olduğunu ve ardından umutsuzluğu getireceğini söylüyor. Gerçekten de öyküleri hep umutlu bitiyor Kamil Erdem’in, en zor ruhsal bunalımların içinde olan ya da birçok zorluğu atlatıp günümüze gelen kahramanları kırlara doğru yürüyüp gidiyor sonunda.
Biraz daha magazinsel sorularımız da oluyor. Birkaç tanesinden bahsedeyim. İlk kitabının ardından bu kadar ilgiyi ve geçtiğimiz aylarda Muratpaşa Belediyesi tarafından düzenlenen Antalya Edebiyat Günleri kapsamında kendisine verilen “En İyi İlk Öykü Kitabı” ödülünü beklemediğini söylüyor. Yeni öyküler yazıyor ve ileride yeni bir kitap beklentimizin boşa çıkmayacağını müjdeliyor. Bundan sonra edebiyat dergilerinde öykülerini görüp göremeyeceğimizi soruyorum. Bu konuda o kadar şanslı değiliz. Kamil Erdem dergilere öykülerini göndermeyi şimdilik düşünmediğini söylüyor. Bazı dergilere de kızdığını ekliyor ama detaya girmiyor.
Kamil Erdem mütevazılığı, çok uzun süren akşamın sonuna kadar kalıp tüm sorulara verdiği içten cevaplar ve samimi dost duruşuyla hepimizin ruhunda yer ediyor. Kimimizin Kamil Abisine dönüşüyor, kimimizin arkadaşına. Ben de böyle iyi bir öykücüyle aynı yarımadada yaşıyor oluşuma bir kez daha seviniyorum.
Kamil Erdem’in ilk öykü kitabı “Şu Yağmur Bir Yağsa” Sel Yayınları etiketiyle Ekim 2016’da çıkarak raflardaki yerini aldı. Çıktığı günden bu yana 72 yaşındaki yazarın kısa zamanda ikinci baskıyı yapan ilk kitabı onlarca değerlendirme yazısının muhatabı oldu, en iyi ilk kitap ödülüne değer bulundu ve öykü gündemindeki yerini hızla aldı. Bu haliyle son yılların en dikkat çekici çıkışlarından, önemli edebiyat olaylarından birisi Kamil Erdem’in kitabı. Benim için de son yıllarda okuduğum en iyi öykü kitaplarından biri “Şu Yağmur Bir Yağsa”. Söyleşi sonrası eve dönerken neredeyse Kamil Erdem’in öykülerinde diliyle oluşturduğu baş döndürücü atmosferin etkisindeyim. Şu yağmur yağsa artık diye söylenip duruyorum.