Sessiz Tarih, Unutulan Kadınlar

Unutulan Kadınlar

“Aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak.”

İspanyol El País gazetesinin, iç savaş süresince direniş gösteren fakat tarihin yok saymak suretiyle unuttuğu kadınlara dair yer verdiği makale haberiyle anımsadım büyük şair Nazım Hikmet’in bu dizesini. 1930’lu yıllarda başlayıp ülkeyi derinden sarsan ve iç savaşla sonuçlanan bu süreç, ülkenin toplumsal yapısıyla birlikte edebiyatına, şiirine olanca şiddetiyle etki etti. İç savaş döneminin simgesi olan kırmızı karanfil gibi, önemi ve etkisi tartışmasız olan Federico García Lorca’nın yanı sıra, 27 Kuşağı’nın diğer edebiyatçı ve sanatçılarından Manuel Alberti, Pedro Garfias, Moreno Villa, Luis Buñuel ve José Benjamin gibi isimler de dönemin önemli isimleri olarak tarihe geçtiler.

“…Ve konuştu. García Lorca metanetle, hiç titremeyen bir sesle konuştu. Sözleri güçlüydü, aman dilemiyordu. Her zaman sevdiği özgürlüğü savunan erkekçe sözlerdi.” Bu sözler, Federico García Lorca’nın kurşunlanarak katledilmesine tanık olan sivil muhafızlardan birine ait. Söz konusu ‘erkekçe sözler’ aynı zamanda bir yok sayma meselesinin de altını kırmızı bir çizgiyle vurgulamakta, aynı gökyüzü altında yapılan ayrımcılığı net biçimde gözler önüne sermekteydi:  savaşın, direnişin, acının, sevincin ve umudun tek temsilcileri García Lorca’lar değildi elbette ancak tarih belleksizleşmeye ne yazık ki ilk önce kadınlardan başlıyordu.

Günümüzde hâlâ konuşulması, anımsanması neredeyse tabu olmaya devam eden İspanyol İç Savaşı konusunun baştan yok sayılan kadınlarına ilişkin yapılan El País gazetesi haberinde, LasSinsombrero (Şapkasız Kadınlar) projesinden bahsedilmektedir. Bu projeyle birlikte, tıpkı erkek sanatçılar, şairler ve gazeteciler gibi, dönemin zorluklarını aynı şiddette yaşamış, sürgün edilmiş kadınların yaşamlarının anısına sahip çıkılmak isteniyor. Bu proje ise, İspanyol bir profesörün öğrencilerinden birinin iç savaşla ilgili yönelttiği soruyla var oluyor:

“27 Kuşağının şairleri arasında kadınlar yok muydu?”

Esasen sorunun cevabı evrensel boyutta bir Virginia Woolf tespitiyle karşımızda durmaktadır. O, “tarih boyunca genellikle, ‘anonim’ diye bildiğimiz ne varsa aslında bir kadına aitti.” derken haksız değildir. El País gazetesi, yok saymanın yerini bilme, tanıma, kabul etme, onama ve anımsamanın almasını umarak, tarihi henüz belli olmayan yakın gelecekte gösterime girmesi planlanan LasSinsombrero projesinin ve belgeselinin izinde, dönemin sanatçı, edebiyatçı ve aktivist kadınlarını ‘Modernizm onlardı’ cümlesiyle tanıtmakta ve onları ‘anonim’ olmaktan çıkarmayı hedeflemektedir:

Sessiz Tarih, Unutulan KadınlarErnestina de Champourcín (Vitoria 1905 – Madrid 1999): Şair. İlk gençlik yıllarından itibaren Madrid’de yaşadı. 21 yaşında ilk şiir kitabı basıldı. İç savaş yıllarında hemşirelik yaptı; bu deneyim daha sonraki eserlerini derin biçimde etkiledi. Kocası ile birlikte, Toulouse, Paris ve Meksika’da onlarca yıl devam eden sürgünden sonra 1973’te Madrid’e geri döndü. 90 yaşına geldiğinde yazmaya devam ediyordu. Ölümünden yedi yıl önce, 1992’de, Asturias Prensliği Ödülü’ne aday oldu.

María Teresa León (Logroño 1903 – Madrid 1988): Yazar. Institución Libre de Enseñanza’daki (Özgür Eğitim Enstitüsü) Felsefe ve Edebiyat doktorasına sahip ilk İspanyol kadındı. Burgos’ta basılan bir gazetede takma isimle yazdı ve 1929’da ilk kitabını yayınladı. Basılan yirmiyi aşkın kitabının arasında öykü ile birlikte tiyatro türünde eserleri de bulunmaktaydı. El Mono Azul (Mavi Maymun) dergisini kurdu, Madrid’de Prado Müzesi’ndeki eserlerin kurtarılması için yapılan eylemlere katıldı ve iç savaş sürerken eşi Rafael Alberti ile ‘Octubre’ (Ekim) dergisini kurup  ‘Antifaşist Yazarlar Birliği’nin sekreterliğini yürütmek gibi faaliyetlerde bulundu.

Sessiz Tarih, Unutulan KadınlarConcha Méndez (Madrid 1898 – Meksika 1986): Şair ve kendisi gibi şair olan eşi Manuel Altolaguirre ile La Verónica yayınevinin kurucusuydu. Birlikte Héroe dergisini bastılar ve dönemin kültürel hareketinin en önemli anlatıcılarından biri oldular. Paris ve Havana’daki sürgün hayatlarının ardından Meksika’ya yerleştiler ve burada yayınevi faaliyetlerine devam ederek, sürgündeki diğer İspanyol arkadaşlarının eserlerini yayınladılar. Concha Méndez’in son şiir seçkisi Vida o Río (Yaşam veya Nehir) 1976 yılında yayınlandı.

Maruja Mallo (Lugo 1902 – Madrid 1995): Ressam. 20 yaşına geldiğinde San Fernando Kraliyet Sanat Akademisi’nde okumak üzere Madrid’e taşındı ve vakit kaybetmeden şehrin entelektüel kesiminin bir parçası oldu. Arkadaşı Margarita Manso ile birlikte Puerto del Sol Meydanı’ndan açık saçlarla ve şapkasız geçerek, içinde bulunduğu döneme göre oldukça meydan okuyan bir eylemin planlayıcısı oldu. Yetenekli ressam, Portekiz’den sonra seyahat ettiği Arjantin ve son olarak yerleştiği New York’taki sürgün hayatındayken tanındı. Andy Warhol gibi sanatçıların çağdaşıydı. 1963’te döndüğü ülkesi İspanya’dan hak ettiği değeri görmemesine rağmen son nefesine kadar sanatını sürdürdü.

Sessiz Tarih, Unutulan KadınlarMaría Zambrano (Vélez-Málaga 1904 – Madrid 1991): Filozof. Ortega y Gasset ve García Morente’nin öğrencisi idi. Sadece İspanyol aydınlarının arasında kendini göstermekle kalmayıp, cumhuriyetin önemli savunucularından biri oldu. Sürgün hayatı onu Paris, Havana, Porto Riko ve Meksika’ya taşıdı ve 1984 yılında İspanya’ya geri döndü. Tüm bu yıllar boyunca felsefe alanında faaliyetlerde bulundu, deneme yazarlığı ve profesörlük yaptı.

Rosa Chacel (Valladolid 1898 – Madrid 1994): Yazar. Heykeltraşlık alanında eğitim aldıktan sonra yazmaya başladı ve neslinin önde gelen yazarlarından biri oldu. Makaleleri ‘Occidente de Ortega y Gasset’ dergisinde yayınlandı. İsviçre ve Brezilya’da sürgün hayatı yaşadı. Zorlu ekonomik sıkıntılarının ardından, 70 yaşına geldiğinde, aldığı çeşitli ödenekler sayesinde İspanya’ya geri döndü ve en başarılı romanı olan ‘Barrio Maravillas’ı yayınladı.

Sessiz Tarih, Unutulan KadınlarJosefina de la Torre (Las Palmas de Gran Canaria 1907 – Madrid 2002): Yazar ve aktris. Gerardo Diego’nun Şiir Antolojisi’nde yer aldı. İlk şiir kitabı  ‘Versos y Estampas’ (Şiirler ve Suretler) adıyla, 1927’de yayınlandı. Ayrıca, kardeşiyle ile birlikte bir tiyatro kurup bunda da başarılı oldu. Diktatörlük süresince İspanya’da kalıp, Laura de Cominges takma adıyla birçok roman yayınladı. ‘Anillos de Oro’ (Altın Yüzükler) dizisi ise oyuncu olarak yer aldığı son işiydi.

Notlar:
İspanyol Kültür ve Spor Bakanlığı temsilcilerinden Celia Mayer, geçtiğimiz Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde: “Madrid’in binlerce sokağının yalnızca %21’inin ismi kadınlara ait; bu tarihsel bir barbarlıktır ve bu ayrımcılığı eşitlemek bizim görevimizdir” diye konuşmuştur. 8 Mart 2017 tarihinden itibaren bazı Madrid sokaklarının eril isimleri kadınların isimleriyle değiştirilmeye başlanmıştır.

Başrolde şarkıcı bir kadının canlandırıldığı 1990 İspanya-İtalya ortak yapımı ‘Ay Carmela’, İspanya iç savaşı dönemine dair çekilmiş çarpıcı filmlerden biridir.

Yorum yap

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen adınızı buraya girin