Kurmacanın Gücü Adına

Kurmacanın Gücü Adına

Edebiyata Övgü, Latin Amerikalı iki usta yazarın, Mario Vargas Llosa ve Carlos Fuentes’in kaleminden çıkan üç metinden oluşmuş, Celal Üster’in çeviri ve sunusu ile okura ulaşmış bir deneme. Edebiyata Övgü ismi yine çevirmeni tarafından verilmiş

Llosa, 2001 yılında The New Rebuplic dergisinde yayımlanmış “Neden Edebiyat?” adlı yazısında, sokaklarda anlamların önünü kapatan bir hızla akmakta olan görüntülerin ve bunlardan müteşekkil hayatların kitaplarla insanların arasına örmekte olduğu duvardan bahsediyor. Verilerin son süratte değiştiği bilim ve teknoloji dünyası, güvenilmez bilgi yığınlarına yol açarken edebiyatın bütünleştirici rolü tek başına sürdürdüğünü anlatıyor. Bu anlatısında Peru’da geçen çocukluk ve ilk gençlik yıllarından başlayarak, yazarlık serüveninde zirvelere ulaştığı ve kendisine “dinozor” lakabını taktığı yıllara kadar olan tüm edebi tecrübesini cömertçe okurla paylaşıyor.

Edebiyat nedir? sorusunu ciddiye alıyor – bu soru, cevabının bireyselliği sınır tanımaz olduğundan ya da muhatabını sözcükleri toparlayamayacağı kadar savurucu bir beyin fırtınasına sürükleyebileceğinden, üzerine düşünmesi hayli zor bir soru – ve titizlikle cevaplıyor  “Neden Edebiyat?”ta, Llosa. O’na göre yanıt insanlığın ortak anılarının buluşması. Tüm ulusların türlü etnik farklılıklarına rağmen, insana özgü maharet ve kusurlarının, en kuytu köşedeki zihin parıltılarının birlikteliği edebiyat. Gerçek hayattan elde edilemeyecek olanı, başka bir zihnin ürününü, kurmacayı getiren. Llosa’nın tanımlarında insana bu kadar yakın, bu denli gerekli bir şey olan edebiyat, nasıl oluyor da günümüz dünyasının yükleri arasında kendisine yer bulamıyor? Neden insanların öncelikleri arasında vazgeçilen oluyor? Edebiyatı milyonlarca insanın zihninde pek de elzem olmayan bir oyalanma aracına çeviren nedir? Bu soruları cevaplarken Llosa, her bir soruyu test kitabı sıkıcılığında açıklamak yerine, edebiyatı hayatından çıkarmışlara, öncelikleri ile mücadele ederken edebiyata vakit bulamayanlara neler kaçırdıklarını hatırlatıyor. Modern ve özgür bireylere, edebiyattan uzaklaşarak toplumu bir arada tutan ortak değerlerden uzaklaştıkları, özgürlüklerini tehlikeye attıklarını anlatıyor. Edebiyat ve özgürlüğün birbirine ne kadar yakın durduğunu daha önce orada olduğunu düşünmediğimiz bir pencereden seyrediyoruz Llosa ile. Edebiyatın ne işe yaradığına birbirinden farklı nitelikli cevaplar aldıktan sonra, nedensel yaklaşımın bunaltıcılığından öteye geçmek isteyenlere de söyleyecek sözü var Llosa’nın . “ Romandaki düşlemsel hayat, kendimizdeyken yaşadığımız hayattan, içinde bulunduğumuz durumun sınırları ve sıkıcılığı tarafından koşullandırılan bir hayattan daha iyidir, daha güzel, daha renkli, daha kapsamlı ve daha yetkindir. Dolayısıyla iyi edebiyat, her zaman yıkıcı, boyun eğmez ve asidir: Var olana bir meydan okumadır.”[1]

Mario Vargas LlosaLa Boom yazarlarından bir diğeri, Carlos Fuentes, Edebiyata Övgü’nün ikinci yazısı ve 2005 yılında Berlin Uluslararası Edebiyat Şenliği’nde yaptığı açılış konuşmasının metni olan “Romana Övgü”de, yayımlanışının 400. Yıldönümünde Don Quijote’ tan başlayarak romanların edebiyat içindeki yerini, günümüze dek taşıdıkları ortak değerlerini açıklıyor. Roman yazarının aklının içine başka gözlerle bakıyoruz Fuentes’in metniyle beraber. Romancının zihnine bir davet olan romanın, okuru kendi zihninde de bir keşfe çıkarmayı amaçladığını öğreniyoruz.

Peki, roman bunu nasıl yapıyor?

Zorlamadan, karakterlerin olayla birlikte kimi zaman açıkça kendini öne süren, kimi zaman silikleşen varlıklarıyla, doğal bir akışla birlikte bir iç yolculuğa çıkarıyor okuru.
Roman, daha önce düşlenmemiş olandan yola çıkarak yeni şeyler düşlemeye el verir, yaşanmışların daha önce anlatılmamış halini taşır ve ilk kaleme alınan romandan günümüz romanlarına dek insanlığın ortak tecrübelerini tek başına kucaklar. Taşıdıklarını, tek bir kaba eritmeden, onları tek bir perspektife mahkûm etmeden, olabildiğince hür kalmalarına sınırsız alanlar sağlayarak muhafaza eder. Bir okurdan diğerine, kısıtlanmamış, tek bir etikete sığdırılmadan özgür bırakılmış bilgi akışıyla devam eder hayatına roman.
Fuentes’in kendi cümleleriyle: “Din dogmacıdır. Siyaset ideolojiktir. Akıl mantıklı olmak zorundadır. Oysa edebiyatın belirsiz olma ayrıcalığı vardır.[2] Bu ayrıcalık edebiyatı tüm diğerlerinden beride ve biricik kılar.

Carlos FuentesKitaptaki son metin olan “Okumaya ve Kurmacaya Övgü” yine Nobel Ödüllü yazarımız Llosa tarafından 2010 yılında Stockholm’de gerçekleşen törende yaptığı konuşmanın metni. Llosa kendisini ödüle kadar götüren yazın hayatını bizlerle paylaşmaya hayatının ilk ve en önemli anısını, okumayı öğrenişini anlatarak başlıyor. Yazmak tutkusunun ilk önce okuduğu öykülerin devamını yazmak şekilde belirdiğini anlatırken, yazmanın başladığı andan itibaren okumakla yan yana yürüdüğünü, hepimize tekrar hatırlatıyor. Yazmak kendi başına bir tutku, bir mücadele, bir arınma olabilir ancak Llosa’nın daha metnin başındaki “Okumayı, beş yaşında, Bolivya’nın Cochamba kentindeki De la Salle Okulu’nda, Peder Justiniano’nun sınıfında öğrendim. Bugüne kadar başıma gelen en önemli şeydir.”[3] İfadelerinden anlayabiliyoruz ki; yıllar boyu yazmış, bu serüvende büyük ödüllere layık görülmüş bir büyük yazarın hayatındaki en önemli ve önemini yıllarca hiç kaybetmemiş yegâne şey okumak. Edebiyat okuru için metnin içinde büyük bir yazar tarafından böylesi güzel selamlanmak ne kadar müstesna bir andır.

İyi bir yazar olmak, büyük yazarların külliyatından bolca nasiplenmiş, her birinden başka meziyetler öğrenmiş, kimiyle birlikte düşlemiş, kiminin öykülerinde bir karaktere bürünmüş, kimisiyle acı çekmiş, kimisiyle mutluluktan sarhoş olmuş iyi bir okur olmaktan geçiyor. İyi bir yazar yaşamının her alanında edebiyatla kendini savunuyor, sıkıntıları ile mücadele ederken edebiyata sığınıyor, hüznünü ve sevincini edebiyatın içinde yaşıyor. Günlük hayatında dahi en önemli enstrümanı edebiyat olan yazar, yazma tutkusu, illeti içinde giderek daha büyük bir arzuyla yazıyor.

Edebiyata dair zihnimizdeki anlamları dönüştürecek, çoğaltacak üç farklı metin.

Edebiyata Övgü, Notos Kitap Yayınevi, Mayıs 2014,
Türkçesi: Celâl Üster
Sayfa Sayısı: 69
Fotoğraflar: Sara Facio -kitabın içinden alıntılanmışlardır-


[1] Edebiyata Övgü, S:27
[2] Edebiyata Övgü, S:42
[3] Edebiyata Övgü, S: 51

Yorum yap

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen adınızı buraya girin