Öykü Günlüğü, Ağustos 2017

Öykü Günlüğü Ağustos 2017

Latin Amerika Edebiyatının köşe taşlarından biri; Carlos Fuentes ile öykü yolculuğuna devam ediyorum. Fuentes’in 1962 yılında yayımlanan uzun öyküsü Aura

Öykü Günlüğü Ağustos 2017Can yayınlarının can cep serisinden çıkan bu uzun öykü, Fuentes’e başlangıç olarak ya da Fuentes’i anlamaya çalışmak için ideal bir giriş metni kanımca.

Önsözde Celal Üster, Octavio Paz’ın Fuentes için söylediklerinden bir bölüm paylaşıyor: Fuentes’in dünyasında gövdenin temel bir işlevi vardır. Cinsel duygu ve onun azgın yoldaşı imgelem en başta gelir. Fuentes için kadın ve erkek yalnızca isteğin iki basit izdüşümü değildir; suç ortağı ve düşmanıdırlar.

Kahramanımız Felipe Montero’nun iş için verilen duyuruyu okumasıyla başlıyor öykü. Genç bir tarihçinin arandığına dair verilen duyuruyu ilk gün pek önemsemese de tekrar gördüğünde verilen adrese gitme fikrini kafasına yerleştiriyor Montero. Öykü Montero’nun ilanı veren yaşlı kadın Consuelo’nun evine gitmesiyle hızla farklı bir boyut kazanıyor.

Kahramanımızın eve girmesiyle karanlık bir düşler alemine giriyoruz okuyucu olarak da. Montero’nun yapacağı iş, Consuelo’nun ölen eşi General Llorente’nin günlüklerini düzenlemek ve yayıma hazır hale getirmek. Günler sürecek bu iş için Montero’nun evde kalması şart oluyor haliyle. Bütün bu yaşananlar evin içerisindeki müthiş karanlık bir havada ilerliyor. Ta ki Montero’nun Aura’yı görmesine kadar… Consuelo’nun yeğeni olan Aura, bu noktadan sonra öyküde kilit bir rol üstleniyor. Öyle ki, Montero’nun rüyaları ve düş ile gerçeği birbirine karıştırdığı anlarda dahi aklında, Aura’nın yeşil gözlerinin imgesi capcanlı duruyor.

Fuentes anlatımda çok zor bir kulvarı deniyor. İkinci tekil anlatım olarak yazının sınırlarını zorluyor. Öykü bu noktada Montero’nun gözünden ilerliyor ve okuyucu olarak da biz, Montero’nun bedenine hapsoluyoruz gitgide. İkinci tekil anlatımla devam eden öykü yazının sınırlarını zorlamakla kalmıyor, bir perde daha açıp, görsel bir boyuta taşınıyor. Çünkü öykü boyunca gerek evin içerisindeki eşyalar olsun, gerekse Consuelo’nun ve Aura’nın hal ve hareketleri olsun, Fuentes bitmek bilmeyen bir betimlemeyle anlatıyı görsel boyuta taşıyor. Hal böyle olunca öykü, okunmadan da öte, görsel bir şölene ulaşıyor.

Öykü Günlüğü Ağustos 2017
Carlos Fuentes

Öykü Montero’nun düş ile gerçek arasında kaldığı ve devamlı başa saran bir sarmalın içinde devam ediyor. General Llorente’ye gittikçe benzemeye mi başlıyor Montero, yoksa zaten General Llorente aslında kendisi mi? Böylece öykü, Montero’yu kaçınılmaz sona doğru sürüklüyor.

Öykü bittiğinde ise aklımızda kalacak muhtemel sorulardan en belirgin olanı şu oluyor: Bu kadar net çizgilerle betimlenmiş olan Aura, Consuelo’nun yarattığı imgeden ve Montero’nun bu imgeyi gerçek kılmasından başka bir şey değil miydi?

***

Bir başka uzun öykü ile devam ediyorum. Patrick Süskind’in Güvercin öyküsüyle…

Öykü Günlüğü Ağustos 2017Elli yaşını aşmış, yalnız bir adam, Jonathan Noel’in yaşamına konuk oluyorum. Daha ilk paragraftan itibaren Jonathan’ın yaşamında bir geri dönüşe götürüyor yazar.

1942 yılı. Jonathan’ın önce annesinin daha sonra babasının da Nazi kampına götürülmesiyle beraber, kız kardeşiyle ortada kalmasından kısaca bahsediyor. Ardından amcasının yanına yaptığı yolculuk, kız kardeşinin kaçması, ardından Jonathan’ın amcasının isteği doğrultusunda askerlik yapması ve yine amcasının yönlendirmesiyle yaptığı evlilik. Eşinin de başka bir adamla kaçması…

Jonathan’ın kısacık geçmişini okurken karşımızda bitik bir adam portresi oluşuyor.

Bütün bu yaşananlardan sonra elinde bavulu, Paris yollarına düşmesiyle öykü tekrar başa dönüyor, Jonathan’ın Paris”te bulduğu işi, kiralık odası, düzenli hayatının kısa bir tanıtımıyla bu rutin hayatına konuk oluyorum.

Jonathan’ın bu tekdüze devam eden hayatını bir gün içerisinde allak bullak edecek o güvercinle karşılaştığı sabahtan itibaren öykünün gidişatı da değişiyor bir anda, hatalar silsilesi olarak devam ediyor bu noktadan sonra. Jonathan’ın bütün gün yaptığı rutin işler hatalarla örülü bir yumak halini alıyor.

Yazar bu noktada ağırlığını biraz daha koyuyor öyküye ve böylece Jonathan’ın bir güvercinle bakışmasıyla beraber içinde oluşan korkudan geçmişle hesaplaşma serüveni başlıyor. Bir gün içerisinde sarsıntılarla beraber müthiş bir çöküşe doğru geçen hayatına Jonathan bir türlü engel olamıyor.

Öykü Günlüğü Ağustos 2017
Patrick Süskind

Patrick Süskind, parçadan bütüne; güvercinden Jonathan’ın hayatına doğru bir yıkılış evresini büyük bir soğukkanlılıkla anlatmış. İnsanın aşağılık kompleksi içerisinde yitip gitmeye başlayan öyküsünü usul usul mırıldanıyor, geriye sadece okuyup, derin bir nefes almak kalıyor.


Kaynaklar:
Carlos Fuentes – Aura (Can cep 1.Baskı – 2005) Can Yayınları
Patrick Süskind – Güvercin (16.Baskı – 2017) Can Yayınları

Yorum yap

Lütfen yorumunuzu girin!
Lütfen adınızı buraya girin